BAŞLIK

Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir. O, kullarının ne yaptıklarını ve ne düşündüklerini bilir. O'nun huzuruna çıkarıldıkları gün herkese yaptıklarını haber verecektir. Allah her şeyi bilir. (NÛR - 64)

Resimler

Dost Siteler

Başlık

Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz. (RA'D/2) O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir. (SECDE/5)

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ TEFSİR ORUÇ ABDEST

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ İLMİHAL BİLGİLERİ MEZHEP CANLI TV MÜBAREK GÜN VE GECELER HADİS NAMAZ KURAN-I KERİM DİNLEPEYGAMBERLER HAYATI NAZAR BESMELENİN FAZİLETİ CİNLER NASİH

MİRAC MUCİZESİ

Mirac mucizesi
Sual: Âyet ve hadisle bildirildiği halde, Mirac mucizesini inkâr
eden olmuş mudur?
CEVAP
Ehl-i sünnet âlimleri, sözbirliği ile Miracın hak olduğunu
bildiriyorlar.
[Fitne] yani imtihan uyanıkken olur. Peygamber efendimizin
anlattığı rüya olsaydı, hiç kimse tuhaf karşılamazdı. Hazret-i Ebu
Bekir tasdik edip, yüksek derecelere kavuşmazdı.
Resulullahın, Mekke'den Kudüs'e götürüldüğüne inanmayan
kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan
ise sapık olur. (Bahr)
Birkaç saniyede Mekke'den Kudüs'e götüren Allahü teâlâ,
neden daha uzaklara götüremesin? Allahü teâlânın kudretinden
ancak kâfirler şüphe eder.
Mirac hakkında birçok hadis-i şerif vardır. Birkaçı şöyle:
(İsra gecesi [Miraca çıkınca] Cennetin kapısı üzerinde
“Sadakanın on, ödünç vermenin sevabı onsekiz mislidir”
yazılmış olduğunu gördüm.) [Beyheki]
(İsra gecesi her gökte, Muhammedün Resulullah ve
arkasından Ebu Bekri Sıddık yazılı olduğunu gördüm.) [Ebu
Nuaym]
(İsra gecesi, nura gark olmuş bir zat gördüm. “Bu kim?”
dedim. Cebrail aleyhisselam, “Dünyada iken Allahü teâlâyı
devamlı anan, kalbi camiye bağlı ve ana-babasına asi olmayan
bir zattır” dedi.) [İ. Ebiddünya]
(Miracda, Cehennemde kokmuş leş yiyenlerin kim
olduğunu sordum. “Bunlar, gıybet ederek insanların etlerini
yiyenlerdir” dendi.) [I. Ahmed]
(Mirac gecesi, uğradığım her melek topluluğu, ümmetime
hacamatı tavsiye etti.) [Hakim]
(Mirac gecesinde ateşten makasla kendi dudaklarını
kesenleri görüp, kim olduklarını sordum. "İlmi ile amel etmeyen
din adamlarıdır" dendi.) [Buhari, Müslim]
(Mirac gecesi Cehennemi gösterdiler, çoğunun kadın
olduğunu gördüm.) [Tirmizi]
(Mirac gecesi, ekin ekip bir günde biçen bir topluluk
gördüm. Biçtiği mahsul yeniden eski haline dönüyordu.
“Bunlar kim?” dedim. Cebrail aleyhisselam, “Bunlar Allah
yolunda cihad edenlerdir. Bunların bir iyiliğine yedi yüz misli
sevap verilir. Harcadıklarının yerine yenisi verilir” dedi.)
[Bezzar]
Uzun bir hadis-i şerifin özeti şöyle:
(Cebrail aleyhisselamla bütün gökleri geçerek Sidre-i
müntehaya geldim. Cenneti gösterdiler. Daha sonra elli vakit
namazla dönerken Musa aleyhisselamı gördüm. Elli vakit
namazın ümmetime zor geleceğini, dönüp namaz vakitlerini
azaltmasını Allahü teâlâdan istememi söyledi. Azar azar
kaldırılarak sonunda beş vakte indirildi.) [Müslim]
Bazı bid’at ehli, sahih-i Müslimdeki bu hadis-i şerife
inanmıyorlar. Peygamber efendimizin derecesinin Musa
aleyhisselamdan daha yüksek olduğu için, ondan öğrenmesi, onun
tavsiyesine göre hareket etmesi uygun değil, böyle şey olmaz
diyorlar. Halbuki bilindiği gibi, Kur’an-ı kerimde, Musa
aleyhisselamın Hazret-i Hızır’dan ilim öğrendiği bildirilmektedir. [Bu
kıssayı aşağıda yazdık.] Hazret-i Hızır peygamber olmadığı gibi
derecesi Musa aleyhisselamla mukayese bile edilmez. Musa
aleyhisselam, ülülazm bir Peygamberdir. Demek ki, mevki ve
derecesi yüksek olan bir zat, derecesi daha aşağıdaki bir zattan ilim
öğrenebilir, onun tecrübesine istinaden söylediği tavsiyeye uyabilir.
Mekke'den Kudüs'e ancak bir ayda gidip gelinebilir. Kısa bir
anda Mekke'den Kudüs'e varıp gelmek ancak Allahü teâlânın
kudreti ile olur. Buna inanıp da, daha uzaklara gittiğine inanmamak,
Allahü teâlânın kudretinden şüphe etmeyi gerektirir. İşte
mezhepsizlerin anlamadığı husus burasıdır. Allahü teâlâ dilerse
niçin olmasın? Peygamber efendimiz, (Göklere ve daha uzaklara
gidip geldim) buyuruyor. Bunu inkâr etmekteki maksat nedir? Gayri
müslimler, İslamiyet’i yıkmak için, böyle konularda yerli maşalarını
kullanıyorlar.
İmtihan rüyada olmaz
Sual: Mirac rüyada oldu diyorlar. Peygamberimiz uyanıkken
olmadı mı?
CEVAP
Rüyada olanlar da oldu. Ancak meşhur İsra olayı uyanıkken
oldu. Namaz da o gece beş vakit olarak farz oldu.
İsra suresinin ilk âyet-i kerimesinin meali şöyledir:
(Kuluna [Muhammed aleyhisselama] bir gece bazı
âyetlerimizi [Allahü teâlânın kudret ve azametine delâlet eden nice
harika olayları] göstermek için, onu Mescid-i Haram'dan
[Mekke’den], çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya
[Kudüs’e] götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan
münezzehtir. Her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören Odur.)
[İsra 1]
Âyet-i kerimede geçen İsra kelimesi, gece yürümek
anlamındadır. İsra kelimesi, rüya için kullanılmaz. Uyanık iken,
yürümek manasına kullanılır. Yine aynı surede mealen buyuruluyor
ki:
(İsra gecesi, sana, o temaşayı [o gece gösterdiğimiz olayları]
ve Kur'anda lanetlenen [Cehennemdeki Zakkum isimli] ağacı da,
yalnız insanlara bir fitne [imtihan] yaptık. [Miracı ve zakkum
ağacını inkâr ettiler.] Bizim ikazımız, ancak onların taşkınlıklarını
artırıyor.) [İsra 60]
İmtihan rüyada olmaz, uyanıkken olur. Peygamber efendimizin
anlattığı rüya olsaydı, hiç kimse tuhaf karşılamaz, kâfirler, hep
birlikte isyan etmez, Müslüman görünen münafıklar, böyle şey
olmaz demezlerdi. Onları Müslüman sananlar da, bunları mürted
oldu zannettiler. Onun için bazı kitaplarda, (Mirac olayı, bir çok
kişinin mürted olmasına sebep oldu) diye yazar. İnançları sarsan bir
olay olmasaydı, Hazret-i Ebu Bekir de, inkâr fırtınası içinde,
Resulullahın miracını tasdik etmezdi. Allahü teâlâ, bu tasdikinden
dolayı Resulü Muhammed aleyhisselam vasıtası ile ona Sıddık
ismini verdi. Burada sıddık, sözünde ve imanında çok doğru olan
demektir. Ebu Bekri Sıddık, Resulullahın Miracını ilk tasdik
edenlerden olduğu için yüksek derecelere kavuştu,
Peygamberlerden sonra insanların en üstünü oldu. Allah’a ve
Resulüne iman edip, Onların sözünü tasdik etmek müminlerin
alametlerindendir. Bir âyet meali:
(Müminler, “İşittik, itaat ettik [Allah ve Resulünün sözlerini
beğendik, kabul ettik]” derler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.)
[Nur 51]
İsra suresinin 60. âyet-i kerimesinde bildirilen fitne [imtihan] hâlâ
devam ediyor, aklını ölçü alan mutezile kafalı kimseler, böyle bir
mucizeye akıl erdiremedikleri için, Miracı bir türlü kabul edemiyorlar.
Evet olay çok büyüktür, bir mucizedir, insanların yapması
imkansızdır, ama bunu Allahü teâlâ yapıyor. Onun kudretinden hiç
şüphe edilir mi?
Kâfirlerin telaşı ve soruları
Bu gidip gelmek, gayet kısa zamanda oldu. Geldiğinde,
mübarek yatakları henüz sıcak idi. Gelince, nasıl gidip geldiğini
anlattı. Burak’la Mescid-i Aksa’ya gittiğini, oradan gökleri geçerek
Cenneti Cehennemi ve daha başka yerleri gezdiğini söyledi.
Dönüşte yolda, develi yolcular gördüğünü, bir devenin ürküp
yıkıldığını söyledi. (İnşallah çarşamba günü Mekke’ye gelirler)
buyurdu. Kâfirler bu olayı işitince inkâr edip, “Akla zıttır, mümkün
değildir” dediler. “Bu iş burada bitti, mal, mülk, saltanat verdik,
davasından vazgeçiremedik. Ama artık ondan kurtulduk” diye
sevinçlerinden oynamaya başladılar. Birkaçı hemen Hazret-i Ebu
Bekir’in evine geldi. Çünkü onun akıllı, tecrübeli, hesaplı bir tüccar
olduğunu biliyorlardı.
Kapıya çıkınca hemen sordular:
"Ey Ebu Bekir, sen çok kere Kudüs'e gittin geldin, iyi bilirsin.
Mekke'den Kudüs'e gidip gelmek ne kadar zaman sürer" dediler.
Hazret-i Ebu Bekir, "İyi biliyorum, bir aydan fazla" dedi. Kâfirler bu
söze sevindiler. “Akıllı, tecrübeli adamın sözü böyle olur” dediler.
Gülerek, alay ederek ve Hazret-i Ebu Bekir'in de kendi kafalarında
olduğuna sevinerek, "Senin efendin, Kudüs'e bir gecede gidip
geldiğini söylüyor, artık iyice sapıttı" diyerek, Hazret-i Ebu Bekir'e
sevgi, saygı ve güven gösterdiler.
Hazret-i Ebu Bekir, Resulullah efendimizin mübarek adını
işitince "Eğer O söyledi ise, inandım. Bir anda gidip gelmiştir. O,
gerçek söyler. Ondan yalan sâdır olmaz" diyerek içeri girdi.
Kâfirler neye uğradıklarını anlayamadılar. "Vay canına,
Muhammed ne yaman büyücü imiş. Ebu Bekir’e sihir yapmış"
diyorlardı.
Hazret-i Ebu Bekir hemen giyinip, Resulullah efendimizin
yanına geldi. Büyük kalabalık arasında yüksek sesle, "Ya
Resulallah! Miracınız mübarek olsun! Allah’a sonsuz şükürler
ederim ki, bizleri, senin gibi büyük Peygambere hizmetçi
yapmakla şereflendirdi. Parlayan yüzünü görmekle, kalbleri
alan, ruhları çeken tatlı sözlerini işitmekle nimetlendirdi. Ya
Resulallah! Senin her sözün doğrudur, inandım. Canım sana
feda olsun" dedi.
Kâfirler bu hâle çok kızdı. Müminlerin kuvvetli imanına,
Peygamberin her sözüne hemen inanmalarına, Onun çevresinde
pervane gibi toplanmalarına dayanamadılar. Peygamber efendimiz
daha önce Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı görmemişti, bunu kâfirler de
bildiği için, Resulullahı mahcup, mağlup etmek için, imtihan etmeye
yeltenip dediler ki:
“Sen Kudüs’e gittim diyorsun. Söyle bakalım! Mescidin kaç
kapısı, kaç penceresi var?”
Resulullah hepsine cevap verirken, Hazret-i Ebu Bekir, “Öyledir
ya Resulallah, aynen öyledir ya Resulallah” derdi. Çünkü Hazret-i
Ebu Bekir, tüccardı, Kudüs’ü Mescid-i Aksa’yı iyi biliyordu, çok gidip
gelmişti. Kâfirlerin kendileri de oraları çok iyi biliyorlardı. Bu
bakımdan kâfirler, “Yanlış söylüyorsun” diyemiyorlar, inat için dahi
olsa, Resulullahın cevaplarını inkâr edemiyorlardı.
Resulullah efendimiz, edebinden, hayasından karşısındakinin
yüzüne bile bakmazdı. Mescid-i Aksa’nın kaç penceresi olduğunu
bilmiyordu. Daha sonra bu olayı şöyle anlattı:
(Mescid-i Aksa’da etrafıma bakmamıştım. Sorduklarını
görmemiştim. Kureyş beni yalanlayınca, o anda Cebrail
aleyhisselam, Mescid-i Aksa’yı gözümün önüne getirdi.
[Televizyon gibi] görüyor, sayıyordum. Sorularına, hemen cevap
veriyordum.) [Buhari]
Çarşamba günü güneş batarken, Resulullahın bahsettiği kervan
Mekke’ye geldi. Kervandakiler, fırtına eser gibi olduğunu, bir
devenin yıkıldığını söylediler. Bu hâl müminlerin imanını
kuvvetlendirdi. Kâfirlerin düşmanlığını artırdı.
Kur’an-ı kerim âyetlerinin inmesi, mucizelerin görülmesi
müminlerin imanlarını kuvvetlendirdiği gibi, kâfirlerin de
düşmanlıklarını artırırdı. İki âyet meali:
(Müminler, Allah anılınca kalbleri ürperen, âyetler
okununca, imanları artan [kuvvetlenen] ve yalnız Rablerine
dayanıp güvenen kimselerdir.) [Enfal 2]
(Andolsun ki, sana Rabbinden indirilen âyetler, onların
[kâfirlerin] çoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır.) [Maide 64]
Hazret-i Hızır ve Musa aleyhisselam
Bir kimse, ilim tahsil etmeden marifet ve keramet sahibi olabilir.
Kur’an-ı kerimde, Kehf suresinin 60. âyet-i kerimesinden 82. âyetinin
sonuna kadar anlatılan olayda, ilm-i ledünniden, bâtın ilminden
bahsedilmektedir.
Kıssa özetle şöyledir:
Hazret-i Musa, “Ya Rabbi, benden âlim olan ve bâtın ilmini bilen
zatı nerede bulurum?” diye sordu. Allahü teâlâ da, “Ya Musa, yola
çık, çantana koyduğun balık canlanıp denize gittiği yerde, o zatı
bulursun” buyurdu. Hazret-i Musa, Hazret-i Yuşa ile yola çıktı. Bir
pınarın yanına oturdular. Bu pınar âbı hayat idi. Bu suya dokunan
ölü canlanırdı. Bu sudan bir damla balığa değince, balık canlanıp
denize gitti. Hazret-i Yuşa bunu gördü ise de söylemeyi unuttu.
Hazret-i Musa sorunca, hatırlayıp balığın canlanıp denize gittiğini
söyledi. Geri dönüp oraya gelince, o zatı gördüler. Hazret-i Musa,
Bana bâtın ilmini öğretir misin?” dedi. O zat, “Allahü teâlânın
bana öğrettiği ilmin hepsini sen bilmezsin. Bilmediğin için de
yaptıklarıma sabredemezsin” dedi. Hazret-i Musa, “İnşallah beni
sabredenlerden bulursun” dedi. O zat, “Ya Musa, tuhafına gitse de,
yaptıklarımdan bana bir şey sormayacaksın” dedi.
Üçü bir gemiye bindiler. Gemiciler, bunların iyi kimseler
olduklarını anlayarak para almadılar. O zat, geminin bir tahtasını
söktü. İçeri su girmeye başladı. Hazret-i Musa, “Gemiciler, bize iyilik
etti, para almadı. Sen de bunları denizde boğacaksın” dedi. O zat,
Hani bana karışmayacaktın?” dedi.
Gemiden inince, sahilde oynayan çocukları gördüler. O zat,
çocuklardan birini öldürdü. Hazret-i Musa, “Çocuğun günahı
neydi?” demekten kendini alamadı. O zat, “Yine işime karıştın
dedi.
Antakya’ya uğradılar. Kimse yemek vermedi. O zat, yıkılmak
üzere olan bir binanın koca duvarını bir eli ile tutup doğrultuverdi.
Hazret-i Musa, “Bunu ücretle yapsaydın, bir ekmek parası çıkarırdık”
dedi. O zat, “Artık ayrılma zamanımız geldi. Çünkü üç defa işime
karıştın” dedi. Hazret-i Musa, “Bunların hikmeti nedir?” dedi. O
zat, “Bunları Allahü teâlânın emri ile yaptım. Gemiciler on kardeşti.
Geminin kazancı ile geçiniyorlardı. Bir derebeyi, sağlam gemileri
zorla alıyordu. Bu geminin arızalı olduğunu duyunca almaktan
vazgeçecekti. Biz de iyiliğe iyilik etmiş olduk.
Günahsız çocuğa gelince, bunun ana babası salih idi. Çocuk
büyüyünce, küfre zorlayarak onlara zulüm ve işkence edecekti.
Bunun yerine neslinden 70 Peygamber meydana gelecek hayırlı bir
evlat vermesi için dua ettim.
Doğrulttuğum duvar, öksüzlere aitti. Babaları duvarın altına bir
hazine saklamıştı. Duvarı düzeltmeseydim, yıkılıp hazine meydana
çıkacak, eller alacaktı. Öksüzlere de bir iyilik etmiş olduk.
Kur’an-ı kerimdeki bu kıssa, bâtın ilmine sahip keramet sahibi
kimselerin bulunduğunu açıkça bildirmektedir. Cenab-ı Hakkın
ihsanı boldur. Dilediğine bu ilmi verir, onu marifet sahibi yapar.
Miracta Allah’ı görmek
Sual: Mutezile itikadında bir arkadaş, (Peygamberimiz, miraca
gidince göklerde Allah’ı gördü demek, ona mekân isnat etmek
olduğu için küfürdür. Bu bakımdan mirac diye bir olay yoktur) diyor.
Rafızîler de böyle diyor. Bu görüş doğru olamaz mı?
CEVAP
Kesinlikle yanlıştır. Burada iki sual var: 1- Mirac hak mıdır? 2-
Allahü teala ile bir yerde konuşmak ona mekân tayin etmek mi olur?
1- Ehl-i sünnet âlimleri, sözbirliğiyle Miracın hak olduğunu
bildiriyorlar. Kavl-ül-fasl kitabında deniyor ki: İsra suresinin ilk âyet-i
kerimesinde, Allahü teâlâ, kudret ve azametinden nice harika
olaylardan bazılarını göstermek için, Muhammed aleyhisselamı,
Mekke’den Kudüs’e götürdüğünü bildiriyor. İsra kelimesi rüya için
kullanılmaz. Uyanıkken, gece yürümek manasına kullanılır. Yine
buyuruldu ki:
(Sana [miracda] gösterdiğimiz temaşayı insanlar için bir
fitne kıldık.) [İsra 60]
Fitne yani imtihan uyanıkken olur. Peygamber efendimizin
anlattığı rüya olsaydı, hiç kimse tuhaf karşılamazdı. Hazret-i Ebu
Bekir tasdik edip, yüksek derecelere kavuşmazdı.
Resulullahın, Mekke’den Kudüs’e götürüldüğüne inanmayan
kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan
ise sapık olur. (Bahr)
Birkaç saniyede Mekke’den Kudüs’e götüren Allahü teâlâ,
neden daha uzaklara götüremesin? Allahü teâlânın kudretinden
ancak kâfirler şüphe eder. Mirac hakkında birçok hadis-i şerif vardır.
Bu hadis-i şerifler nasıl inkâr edilebilir ki?
Mekke’den Kudüs’e ancak bir ayda gidip gelinebilir. Kısa bir
anda Mekke’den Kudüs’e varıp gelmek ancak Allahü teâlânın
kudretiyle olur. Buna inanıp da daha uzaklara gittiğine inanmamak,
Allahü teâlânın kudretinden şüphe etmeyi gerektirir. İşte
mezhepsizlerin anlamadığı husus burasıdır. Allahü teâlâ dilerse
niçin olmasın? Peygamber efendimiz, (Göklere ve daha uzaklara
gidip geldim) buyuruyor. Bunu inkâr etmekteki maksat nedir?
Gayrimüslimler, İslamiyet’i yıkmak için böyle konularda yerli
maşalarını kullanıyorlar.
2- Zaman ve mekân mefhumu yaratıklar yani insanlar içindir.
Yaratan yani Allahü teâlâ için değildir. Zamanları, mekânları her şeyi
o yaratmıştır. İnsanlara göre olan ezelle ebedi birleştirip cenneti
cehennemi insanlarla nasıl doldurduğunu Habibine göstermiştir.
Şimdi cehennem boşken, ezel ebed birleşince, Resulullah efendimiz
Cehenneme girenleri görmüştür. Allahü teâlâyı da, cenneti,
cehennemi de ahirete giderek görmüştür.
Allahü teâlânın kullarının cennetlik ve cehennemlik olmasını
bilmesi de böyledir. (Allah ileride ne olacaksa bilir) demek insanlara
anlatmak içindir. Yoksa Allahü teâlâ için zaman diye bir mefhum
yok, ilerisi gerisi diye bir şey yok. Gelecek ve geçmiş, insanlar
içindir. Allahü teâlâ hepsini bir anda görüyor, biliyor. An kelimesi de
Allah için söylenmez; ama başka kelime olmadığı için böyle
söyleniyor.
Bazı bid’at ehli, Peygamber efendimizin bir anda, cenneti,
cehennemi ve daha birçok yerleri gezip gelmesine akıl erdiremeyip
inkâr etmiştir. Bir kısmı da hâşâ (Miracı kabul etmek, Allah’a mekân
tayin etmek olur) diyerek miracı inkâr ediyor. Allahü teâlâ, Musa
aleyhisselam ile Tur dağında konuşmuştur. Tur dağı Allah’ın mekânı
mıdır? Elbette değildir. Cennete giren müminler de Allahü teâlâyı
görecektir. Cennet de Allahü teâlânın mekânı değildir. Allahü teâlâ
mekândan münezzehtir.
Cesed beden demektir
Sual: S. Ebediyye kitabında deniyor ki:
(Ehl-i sünnet vel-cemaat âlimleri buyurdu ki, miracda, ruh ve
cesed birlikte olarak, Mekke-i mükerreme’den Kudüs’e ve oradan,
yedi kat göke ve sonra Sidre denilen yere ve Sidre’den Kâbe
kavseyn makamına, uyanık olarak, gece, bir anda götürülmüş ve
getirilmiştir.)
Cesed, ruhsuz bedene denmiyor mu? (Ruh ve cesed birlikte)
demek yerine, (Ruh ve beden birlikte) demek gerekmez mi?
CEVAP
Bazı kelimelerin birkaç mânâsı olur. Bu da cümledeki durumuna
göre mânâsı değişir. Örnek verelim:
Harç kelimesinin birkaç manası vardır. Mesela maliyede harç
demek, vergi demektir. İnşaatta, su, kum karıştırılmış çimento
demektir. Ziraatta, gübre karıştırılmış toprak demektir. Mutfakta da
harç vardır: Köfte harcı, dolma harcı gibi. Maliyenin harcı, çimento
değildir. Ziraattaki harç, vergi değildir. Mutfaktaki köfte harcı da,
vergi veya çimento değildir.
Piyasada birçok Osmanlıca sözlük vardır. Hepsinde de cesed
için; ten, gövde, vücut, beden, ruhsuz vücut diye yazar. Ruh ve
cesed kelimeleri birlikte kullanılınca, ruhsuz yani ölü beden
anlaşılmaz. Ölünün cesedi soğuktur denirse, ruhsuz beden olduğu
anlaşılır. Cesedin çoğulu ecsaddır. Cesedler, cisimler, tenler,
vücutlar demektir. Mesela madde âlemine, âlem-i ecsad denir.
Bir de cümlenin sonunda, (Uyanık olarak, gece, bir anda
götürülmüş ve getirilmiştir) deniyor. Uyanık dendiği için de, ölü
denmediği, canlı olarak götürüldüğü pek açıktır.
Bugün 172232 ziyaretçi (516135 klik) kişi burdaydı!

DUYURU PANOSU

SİTEMİZDE ULAŞMAK İSTEYİPTE ULAŞAMADIĞINIZ KONULARI MESAJLA BİLDİREBİLİRSİNİZ.... İSLAMİ BİLGİLER

Video

TR.GG REKLAM

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol