BAŞLIK

Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir. O, kullarının ne yaptıklarını ve ne düşündüklerini bilir. O'nun huzuruna çıkarıldıkları gün herkese yaptıklarını haber verecektir. Allah her şeyi bilir. (NÛR - 64)

Resimler

Dost Siteler

Başlık

Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz. (RA'D/2) O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir. (SECDE/5)

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ TEFSİR ORUÇ ABDEST

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ İLMİHAL BİLGİLERİ MEZHEP CANLI TV MÜBAREK GÜN VE GECELER HADİS NAMAZ KURAN-I KERİM DİNLEPEYGAMBERLER HAYATI NAZAR BESMELENİN FAZİLETİ CİNLER NASİH

Resulullah efendimizin vefatı

Resulullah efendimizin vefatı
Sual: Peygamber efendimizin vefatı nasıl oldu, bir vasiyette
bulundu mu?
CEVAP
Resulullah efendimizin, hicretin onbirinci yılı, Safer ayının yirmi
yedinci günü, mübarek başı ağrımaya başladı. Kendisinden sonra,
Ebu Bekri Sıddıkın halife seçilmesi için, vasiyet yazdıracağını bildirip
kalem getirilmesini emir buyurdu. Hazret-i Abdurrahman emirlerini
yapmaya giderken (Sonra getirirsin, şimdi dursun!) buyurdu ve
mescid-i âlem minbere çıkıp Eshabına nasihat verdi ve helalleşti.
Sonra, Ebu Bekri Sıddıkın üstünlüğünü, kıymetini, kendisinden çok
hoşnut olduğunu bildirdi. Birkaç gün sonra hastalık arttı. Ensar-ı
kiram, çok üzüldü.
Hazret-i Abbas’ın oğlu Fadl ile Hazret-i Ali bu hâli Resulullah
efendimize haber verdi. Merhamet buyurarak, sıkıntıya katlanıp ve
bu ikisinin koltuğuna girip tekrar mescid-i şerife gelip minbere çıktı.
Ensara dönüp buyurdu ki:
(Ey Eshabım! Benim ölümümü düşünüp telaş ediyorsunuz.
Hiçbir peygamber, ümmeti arasında sonsuz kaldı mı ki, ben de
sizin aranızda sonsuz kalayım? Biliniz ki, ben Rabbime
kavuşacağım. Size nasihatim olsun ki, Muhacirin büyüklerine
saygı gösterin!)
Sonra (Ey Muhacirler! Size de vasiyetim şudur ki, ensara
iyilik edin! Onlar size iyilik etti. Evlerinde barındırdı.
Geçinmeleri sıkıntılı olduğu halde, sizi kendilerinden üstün
tuttular. Mallarına sizi ortak ettiler. Her kim, Ensar üzerine
hakim olur ise, onları gözetsin, kusur edenleri olursa affetsin.
Allahü teâlâ, bir kulunu dünyada kalmak ile, Rabbine kavuşmak
arasında serbest bıraktı. O kul, Rabbine kavuşmak istedi)
buyurdu.
Ebu Bekri Sıddık, bu sözün ne demek olduğunu anlayıp,
canımız sana feda olsun ya Resulallah! diyerek ağladı. Resul-i
ekrem ona, sabır ve katlanmak lazım geldiğini emretti. Mübarek
gözlerinden yaş akıyordu. (Ey Eshabım! Din-i İslam yolunda sıdk
ve ihlas ile malını feda eden Ebu Bekir’den çok razıyım. Ahiret
yolunda arkadaş edinmek elde olsaydı, onu seçerdim) buyurdu.
Yine lütuf ederek söze başlayıp buyurdu ki:
(Ey muhacirler ve ey Ensar! Vakti belli olan bir şeye
kavuşmak için acele etmenin faydası yoktur. Allahü teâlâ, hiçbir
kulu için acele etmez. Bir kimse Allahü teâlânın kaza ve
kaderini değiştirmeye, iradesinden üstün olmaya kalkışırsa,
onu kahr ve perişan eder. Allahü teâlâya hile etmek, Onu
aldatmak isteyenin işleri bozulup, kendi aldanır. Cennete
girmek, bana kavuşmak isteyen, boş yere konuşmasın.
Ey Müslümanlar! Kâfir olmak, günah işlemek, nimetin
değişmesine, rızkın azalmasına sebep olur. Eğer insanlar,
Allahü teâlânın emirlerine itaat ederse, hükümet başkanları,
amirleri, valileri onlara merhamet ve şefkat eder. Fısk, fücur,
taşkınlık yapar, günah işlerlerse, merhametli başkanlara
kavuşamazlar.
Benim hayatım, sizin için hayırlı olduğu gibi, ölümüm de
hayırlıdır ve rahmettir. Eğer birini haksız yere dövmüşsem veya
birine fena bir söz söylemiş isem, bana aynı şeyi yaparak
hakkını alsın, birinizden haksız bir şey almışsam, geri istesin
helalleşelim. Çünkü, dünya cezası, ahiret cezasından pek
hafiftir. Buna katlanmak daha kolaydır.)
Resulullahın ölüm hastalığı
Hastalık zamanında, ezan okundukça, mescid-i şerife çıkar ve
imam olup, cemaat ile namaz kılardı. Vefatına üç gün kala, hastalığı
ağırlaştı. Artık mescide çıkamadığından (Ebu Bekre söyleyin
Eshabıma namaz kıldırsın) buyurdu. Ebu Bekri Sıddık,
Resulullahın hayatında müslümanlara imam olarak, 17 vakit namaz
kıldırdı. Cenaze işlerini Hazret-i Ali’nin yapmasını emir buyurdu.
Resulullahın hastalığı ağırlaştı. Pazartesi günü Eshab-ı kiram,
mescid-i şerifte saf saf olup Ebu Bekri Sıddıkın arkasında sabah
namazını kılarlar iken, Fahr-i âlem mescide geldi. Kendi de Hazret-i
Ebu Bekir’e uyup, arkasında namaz kıldı.
O gün öğleden önce, Cebrail aleyhisselam, Azrail
aleyhisselamla birlikte kapıya gelip içeri girdi. Azrail aleyhisselamın
girmek için izin beklediğini söyledi. Resulullah efendimiz izin verdi.
Azrail aleyhisselam içeri girip selam verdi. Allahü teâlânın emrini
bildirdi. Resul-i ekrem, Hazret-i Cebrail’in yüzüne baktı. O da, (Ya
Resulallah! Mele-i ala sizi bekliyor) dedi. Bunun üzerine (Ya Azrail!
Gel, vazifeni yap) buyurdu. O da, mübarek ruhunu alıp, ala-yı
illiyyine ulaştırdı.
Resul-i ekremde mevt alametleri görünce, Ümm-i Eymen
hazretleri, oğlu Üsame’ye haber gönderdi. Üsame ve Ömer Faruk
ve Ebu Ubeyde bu acı haberi alınca, ordudan ayrılıp, Mescid-i
Nebeviye geldiler.
Hazret-i Âişe ve diğer hatunlar, ağlayınca, mescid-i şerifteki
Eshab-ı kiram şaşırdı. Ne olduklarını anlayamadılar. Beyinlerinden
vurulmuşa döndüler. Hazret-i Osman’ın dili tutuldu. Hazret-i Ebu
Bekir, o anda evinde idi. Koşarak geldi. Hemen, hücre-i saadete
girdi. Fahr-i âlemin yüzünü açtı, mübarek yüzü ve her yeri latif, nazif
olarak, nur gibi parlıyordu. (Mematın da, hayatın gibi ne güzel ya
Resulallah!) diyerek, öptü. Çok ağladı. Mescide geldi. Şaşırmış olan
Eshab-ı kirama nasihat verip, ortalığı düzene koydu. Resulullah
vefat edince, Eshab-ı kiramın hepsi bu derin üzüntü ile ne
yapacağını şaşırdı. Üzerlerine çöken acıdan, dehşetten, kiminin dili
tutuldu kimisi yerinden kalkamaz, sokağa çıkamaz oldu.
Hazret-i Ali de, ayrılık ateşinden ne yapacağını şaşırmıştı.
Hazret-i Ömer şaşkınlıktan eline kılıç alıp, (Kim Resulullah öldü
derse, boynunu vururum) diyerek sokak sokak dolaşmıştı. Kötü
niyetli olan münafıklar bu kargaşalıktan istifadeye kalkmıştı.
Bu karışık hâli gören Ebu Bekri Sıddık mescide gidip, minbere
çıkarak, (Ey Resulullahın Eshabı! Biz Allahü teâlâya kulluk ediyoruz.
O hep diridir. Hiç ölmez. Hiçbir zaman yok olmaz. Zümer suresinin
(Ey sevgili Peygamberim! Bir gün gelecek, sen elbette
öleceksin. Onlar da elbette ölecektir) mealindeki otuzuncu âyetini
okudu. Allahü teâlânın haber verdiği gibi, Resulullah efendimiz vefat
etmiştir) dedi. Böyle tesirli sözlerle nasihat etti.
Eshab-ı kiramın şaşkınlıkları gidip, akılları başlarına geldi. Hatta
Hazret-i Ömer, bu âyet-i kerimeyi işitince (Bu âyet, öyle hatırımdan
çıkmıştı ki, yeni nazil oldu sandım) buyurmuştur.
Hazret-i Ebu Bekir, münafıkların bir fesat çıkarmak üzere
olduklarını, bir münafığı halife seçmek için toplandıklarını sezerek,
cenaze işlerini Hazret-i Ali’ye bırakıp, halife seçmeyi görüşen
Eshab-ı kiramın yanlarına gitti. Görüşme sonunda, oradakilerin
hepsi, Hazret-i Ebu Bekri halife seçti. Resulullahın vefatının ikinci
günü, Hazret-i Ali de mescide gelerek Hazret-i Ebu Bekir’e biat
eyledi. Hazret-i Ebu Bekir, sözbirliği ile halife yapıldı.
Hazret-i Ebu Bekir, halife seçilince, ertesi günü, mescide gelip,
minbere çıkıp buyurdu ki:
(Ey müslümanlar! Sizin üzerinize vali ve emir oldum. Halbuki,
sizin en iyiniz değilim. Eğer iyilik yaparsam bana yardım edin. Kötü
iş yaparsam, bana doğru yolu gösterin! Doğruluk emanettir.
Yalancılık hıyanettir. Sizin zayıfınız, bence çok kıymetlidir. Onun
hakkını kurtarırım. Kuvvetine güvenen ise, bence zayıftır. Çünkü,
ondan, başkasının hakkını alırım. Hiçbiriniz cihadı terk etmesin,
cihadı terk edenler zelil olur. Ben Allah’a ve Resulüne asi olur, doğru
yoldan saparsam, sizin de bana itaat etmeniz gerekmez. Kalkın,
namaz kılalım! Allahü teâlâ hepinize iyilik versin!) [H.S. Vesikaları]
Resulullah'ın cenaze namazı
Sual: S. Ebediyye’de (Eshab-ı kiram, bölük bölük gelip,
imamsız olarak, Resulullah'ın cenaze namazını kıldılar. Namaz,
gece yarısına kadar devam etti. Gece yarısı, kabr-i şerife
koydular) deniyor. Niye cemaatle kılınmadı?
CEVAP
Piyasada bu konuda verilen yanlış cevaplar iki türlüdür:
1- (Resulullah hayatında olduğu gibi, ölümünden sonra da,
herkesin imamı olduğu için, O'nun cenaze namazında kimse imam
olmadı, herkes namazını münferit olarak eda etti) diyenler var. Bu
yanlıştır. Çünkü hayatında bile, hasta olunca imamlık yapmamış,
imamlığa Hazret-i Ebu Bekir’i geçirmiş ve onun arkasında namaz
kılmıştır. Cenaze namazını da, Hazret-i Ebu Bekir veya başka bir
zat kıldırabilirdi.
2- (Halife olmadığı için cemaatle kılınmamıştır) diyenlerin
görüşleri de iki yönden yanlıştır: Birincisi, cenaze namazının
cemaatle kılınması için halife olması gerekmez. İkincisi, Resulullah
efendimiz defnedilmeden önce, ümmet başsız kalmasın diye âcilen
Hazret-i Ebu Bekir halife seçilmişti. Yani halife vardı. Şiîler,
Resulullah defnedilmeden önce hemen halife seçilmesini tenkit
ediyorlar. (Hazret-i Ali gasil işleriyle uğraşırken hemen halife
seçtiler) diyorlar. Hâlbuki Müslümanların başsız kalmaması için
acele etmek gerekirdi ve Eshab-ı kiramın tamamı da öyle yaptı.
İcma olan bir işi suçlamak yanlıştır. Hazret-i Ali de gelip hemen biat
etti.
Görüldüğü gibi hem halife vardır, hem de cenaze namazının
cemaatle kılınması için halifeye ihtiyaç yoktur. Bugün dünyada halife
yoktur diye, cenaze namazlarının münferiden kılınması gerekmez.
İşin doğrusu şudur: Hazret-i Ebu Bekir, halife seçildikten sonra,
Resulullah efendimizin vasiyetine uyarak, münferit olarak onun
cenaze namazını kıldı. Arkasından Hazret-i Ömer ve daha sonra
diğer Eshab-ı kiram kıldı. Namaz gece yarısına kadar devam etti.
Bugün 172072 ziyaretçi (515807 klik) kişi burdaydı!

DUYURU PANOSU

SİTEMİZDE ULAŞMAK İSTEYİPTE ULAŞAMADIĞINIZ KONULARI MESAJLA BİLDİREBİLİRSİNİZ.... İSLAMİ BİLGİLER

Video

TR.GG REKLAM

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol