BAŞLIK

Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir. O, kullarının ne yaptıklarını ve ne düşündüklerini bilir. O'nun huzuruna çıkarıldıkları gün herkese yaptıklarını haber verecektir. Allah her şeyi bilir. (NÛR - 64)

Resimler

Dost Siteler

Başlık

Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz. (RA'D/2) O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir. (SECDE/5)

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ TEFSİR ORUÇ ABDEST

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ İLMİHAL BİLGİLERİ MEZHEP CANLI TV MÜBAREK GÜN VE GECELER HADİS NAMAZ KURAN-I KERİM DİNLEPEYGAMBERLER HAYATI NAZAR BESMELENİN FAZİLETİ CİNLER NASİH

Dinimizde ilmin önemi

Dinimizde ilmin önemi
Sual: İlim öğrenmenin fazileti nedir?
CEVAP
İlim öğrenmenin fazileti çoktur. Kur’an-ı kerimde meâlen,
(Bilmiyorsanız, zikir ehline [ilim ehline, âlimlere] sorun) buyuruldu.
(Enbiya 7)
Âyet-i kerimedeki zikir, ilim demektir. Bu âyet-i kerime,
bilmeyenlerin, âlimleri bulup onlardan sorup, öğrenmelerini
emretmektedir. (Hadika)
Üç ayet-i kerime meali de şöyledir:
(Allah iman edenleri yüceltir; kendilerine ilim verilmiş
müminleri ise, [cennette] kat kat derecelerle yükseltir.)
[Mücadele 11]
(De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette
kıymetlidir.) [Zümer 93]
(Kulları arasında Allahü teâlâdan en çok korkan âlimlerdir.)
[Fatır 28]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(İlim öğrenmek, kadın-erkek her müslümana farzdır.)
[Beyheki]
(Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeye çalışınız!) [Şir'a]
(Allahü teâlâ, İbrahim aleyhisselama "Ben ilim sahibiyim,
ilim sahiplerini severim" buyurdu.) [İbni Abdilber]
(İlim, İslam’ın hayatı, imanın direğidir.) [Ebuşşeyh]
(Hiç kimse, cehaletle aziz, ilim ile de zelil olmaz.) [Askeri]
(Boş vaktini ilme harcayan kurtulur.) [İ. Maverdi]
(Salih âlimlerden olun, eğer salih âlimlerden olamazsanız,
böyle âlimlerin sohbetinde bulunun, sizi hidayete
kavuşturacak, dalaletten uzaklaştıracak ilmi dinleyin!) [İ.
Maverdi]
(Nerede ilim varsa, orada müslümanlık vardır.) [S.Ebediyye]
(İlim, benim ve diğer Peygamberlerin mirasıdır. Kim de
bana mirasçı olursa, Cennette benimle beraber olur.) [Deylemi]
(Allah’ın rezil etmek istediği kul, ilim ve edepten mahrum
kalır.) [İbni Neccar]
(Bir müslüman, arkadaşına, hidayetini arttıracak veya onu
tehlikeden kurtaracak hikmetli bir sözden daha iyi bir hediye
veremez.) [Ebu Ya’la]
Hazret-i Lokman, oğluna buyurdu ki:
(Âlimlerle otur, hikmet sahiplerinin sözlerini dinle! Allahü teâlâ,
bahar yağmuru ile toprağa hayat verdiği gibi, ölü kalbleri hikmet
nurları ile diriltir.)
İlim, Cennete giden bir yol, gurbette arkadaş, yalnızlıkta
sırdaştır. İlim, iki cihanda kurtuluş, düşmana karşı siperdir. İnsan için
haya, gözler için ziyadır.
Hazret-i Ali buyurdu ki:
(İlim, maldan hayırlıdır. Çünkü malı sen korursun; fakat ilim seni
korur. Mal harcamakla azalır, ilim sarf etmekle çoğalır.)
İmam-ı Gazali hazretleri de, (İnsanın diğer mahlûkattan
üstünlüğü ilmi iledir, güç ve kuvvetiyle değildir. Çünkü deve
insandan kuvvetlidir. İrilik bakımından da değildir. Çünkü fil
insandan çok iridir. Cesaret bakımından da değildir. Çünkü aslan
insandan cesurdur. Çok yemesiyle de değildir. Çünkü mandanın
karnı, insanın midesinden daha büyüktür. Şu halde ilim çok üstün bir
vasıftır) buyurmaktadır.
Yemek ve içmekten kesilen hasta, ölmeye mahkum olduğu gibi,
ilim ve hikmetten mahrum kalb de ölüme mahkumdur.
İlim öğrenmek ve öğretmek çok mühimdir. Hadis-i şeriflerde de
buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ ilim verdiği âlimlerden de Peygamberlerden
aldığı misak gibi, ilimlerini saklamayıp insanlara açıklamaları
için, söz almış ve "Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet
et!" buyurmuştur.) [Ebu Nuaym]
(En güzel hediye, hikmetli bir sözü iyice anlayıp, din
kardeşine anlatmaktır.) [Taberani]
(Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar
ibadetten daha sevaptır.) [Deylemi]
(Heves edilecek iki kimse vardır: Biri, Allahü teâlânın
verdiği ilimle amel edip başkasına da öğreten, ikincisi de,
Allahü teâlânın verdiği serveti hayra sarf edendir.) [Buhari]
(İlim yolunu tutana, Allahü teâlâ Cennet yolunu açar.)
[Tirmizi]
(Melekler, ilim talebesinden memnun oldukları için
kanatlarını onların üzerine gererler.) [İ. Abdilber]
(İlimden bir mesele öğrenmek, dünyadaki her şeyden
kıymetlidir.) [Taberani]
(Ya âlim, ya öğrenci, ya dinleyici veya bunları seven olun.
Yoksa helak olursunuz.) [Beyheki]
(Tecrübeli yaşlılarla oturup kalkın. Âlimlere sorun. Hikmet
sahipleri ile beraber olun.) [Taberani]
(Âlim olmayan veya ilim öğrenmeye çalışmayan bizden
değildir.) [Deylemi]
(Bir âlimin, yanına oturarak, bir saat ilimle meşgul olması,
bir âbidin 70 yıl ibadetinden hayırlı olabilir.) [Deylemi]
(İşlenen bir günah, âlime bir, cahile iki olarak yazılır. Âlim,
günahı için azap olunur. Cahil ise hem günahı, hem de
öğrenmediği için azap olunur.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, dünya işlerinin âlimi, ahiret işlerinin cahili
olana buğz eder.) [Hakim]
(İlim öğrenmek, namaz, oruç, hac ve Allah yolundaki
cihaddan daha kıymetlidir.) [Deylemi]
(Bir saat ilim öğrenmek gece sabaha kadar ibadet etmekten
kıymetlidir. Bir gün ilim öğrenmek, üç ay oruç tutmaktan
kıymetlidir.) [Ebu Nuaym]
(Bir kimse, ilim öğrense, bununla amel etmese bile; bin
rekat namaz kılmasından daha fazla sevap alır. Eğer öğrendiği
ilimle amel eder veya başkasına öğretirse, hem bunun sevabını
alır, hem de Kıyamete kadar bununla amel edenlerin sevabını
alır.) [Hatib]
(Farzlarda ihmallik yapan bir derde müptela olur.) [İ. Ahmed]
(Din ilmine sahip olanın sıkıntısı gider ve ummadığı yerden
rızıklanır.) [İ. Neccar]
(İlim öğrenen veya Allah için bir dost edinen veya din
kardeşinin yüzüne şefkatle bakan veya “Bismillah” diyerek işine
başlayan affa uğrar.) [İ. Rafii]
İlim âlimden öğrenilir
Bir talebenin, ilim öğrenebilmesi ve doğru yolu bulabilmesi için,
bir öğreticiye ihtiyacı vardır. Çünkü hadis-i şerifte, (İlim üstaddan
öğrenilir) buyuruldu. (Taberani)
Kur'an-ı kerimde ise mealen, (Eğer bilmezseniz, bilenlerden
sorun!) buyuruldu. (Nahl 43)
Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için de sebeplere yapışmak,
bir âlimin gösterdiği yolda gitmek gerekir. Kur'an-ı kerimde mealen
(Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve Onun rızasına kavuşmak
için, vesile arayınız!) buyuruluyor. (Maide 35)
Bu âyet-i kerimeden de bir öğreticiye ihtiyaç olduğu
anlaşılmaktadır. Bir kimsenin rehberi olmazsa, şeytan ona rehber
olur. Şeytan rehber olunca da, kendisine tâbi olanı uçurumdan
uçuruma atar.
[Bu yüzden, bid’at ehli, reformcu zatları dinlememeli, sözlerine
inanmamalı, kitaplarını okumamalı, yaralı aslandan kaçar gibi
bunlardan uzaklaşmalıdır. Nakli esas alan kitapları okumalıdır.
Hakikat Kitabevi’nin yayınladığı kitaplar, ehl-i sünnet âlimlerinin
kıymetli eserlerinden derlenerek hazırlanmıştır.
www.hakikatkitabevi.com adresinden okunabilir ve temin
edilebilir.]
İlim bulunan yerde müslümanlık vardır
Ehl-i sünnet itikadını ve ilmihalini öğrenmeyen ve çocuklarına
öğretmeyenler, Müslümanlıktan ayrılmak, küfür felaketine düşmek
tehlikesindedir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İlim bulunan yerde Müslümanlık vardır. İlim bulunmayan
yerde Müslümanlık kalmaz.)
Ölmemek için, yiyip içmek gerektiği gibi, kâfirlere aldanmamak,
dinden çıkmamak için de, dinini, imanını öğrenmek gerekir.
Ecdadımız her zaman toplanıp, İlmihal kitaplarını okur, dinlerini
öğrenirlerdi. Ancak böyle müslüman kaldılar. İslamiyet’in zevkini
aldılar. Bu saadet ışığını bizlere, doğru olarak ulaştırabildiler.
Bizim de müslüman kalmamız, yavrularımızı içimizdeki ve
dışımızdaki kâfirlere kaptırmamamız için, birinci ve en lüzumlu çare,
her şeyden önce Ehl-i sünnet âlimlerinin hazırladığı ilmihal
kitaplarını okumak ve öğretmektir. Çocuğunun müslüman olmasını
isteyen ana-baba, çocuğuna Kur'an-ı kerim öğretmelidir. Fırsat elde
iken okuyalım, öğrenelim ve çocuklarımıza, sözümüzü dinleyenlere
öğretelim! (Herkese Lazım Olan İman)
İlim öğrenirken nelere dikkat etmeli?
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
İlim talebesinin bazı vazifeleri şunlardır:
a- Kalbini bütün fena hâllerden temizlemelidir. Hadis-i şerifte,
(Din, temizlik üzerine kurulmuştur) buyuruldu. Buradaki temizlik,
sadece dış temizliği değil, aynı zamanda bâtın temizliğidir. Başka bir
hadis-i şerifte de, (Köpek bulunan eve rahmet melekleri girmez)
buyuruldu. Kalbi bir eve benzetelim. Bu eve melekler gelir. Gazap,
kin, haset, kibir gibi kötü huyları havlayan köpek kabul edelim! Böyle
azgın köpeklerle dolu eve rahmet melekleri girmez. Allahü teâlâ ilim
nurunu kalbe melekler vasıtası ile akıtır. Rahmet meleklerinin
girmediği kalb ilimden mahrum kalır.
b- Bütün gücünü ilme bağlamalıdır! Başka şeylerden alakayı
kesmelidir! Dağınık fikir, suyu bölünen ırmağa benzer. Sağa sola
aktığından bahçeyi sulayamaz.
c- İlmiyle kibirlenmemelidir! Hiçbir İslam âlimini küçük
görmemelidir! Cahil ve aciz bir hastanın, mütehassıs bir doktoru
kabul etmesi gibi İslam âlimlerini kabul etmelidir. Talebe, şahsi fikrini
bir tarafa atmalı, İslam âlimlerinin öğüdüne kulak vermelidir! İslam
âlimlerinin hata gibi görünen işini, kendi doğrusuna tercih etmelidir!
d- Faydalı ilimleri öğrenmeye çalışmalıdır! İlimden gaye, kalbi
kötü huylardan temizleyip, faziletlerle süslemektir.
e- Zorluklara karşı sabırla göğüs germelidir. İlim ve diğer
nimetleri acı ilaçlarla kaplamışlardır. Akıllı olan, bunların içine
yerleştirilmiş tatlıları görür. Üzerindeki acı örtüleri de tatlı gibi çiğner.
Acılardan tat alır. Hasta olan onun tadını duyamaz. Hastalık, Allahü
teâlâdan başkasına gönül vermektir.
İlimden istifade edebilmek için:
1- Önce niyetini düzeltmeli, cahillikten kurtulmayı düşünmelidir!
Allahü teâlâ, (Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu) buyurdu.
2- İnsanlara faydalı olmayı düşünmelidir! Hadis-i şerifte,
(İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır) buyurulmaktadır.
3- Öğrendikleri ile amel etmeye çalışmalıdır. Çünkü, (Amelsiz
ilim vebal, ilimsiz amel sapıklıktır) buyurulmuştur.
4- İlim öğrenmekten maksat, Cenab-ı Hakkın rızasını talep
olmalıdır. Allahü teâlâ, ihlâsı, salih ameli övmektedir.
5- Üstüne lazım olmayan şeye karışmamalıdır. Hazret-i
Lokman'a, (Bu dereceye ne ile kavuştun?) diye sual ettiler.
(Doğruluk, emanete riayet ve bana lazım olmayanı bırakmakla) diye
cevap verdi.
6- Biri ile münakaşa ederse, ona karşı insaflı olmalı, yumuşak
davranmalıdır ki kendisi ile cahil arasındaki fark belli olsun. Hadis-i
şerifte, (Allah refiktir, yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere
vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye vermediğini, yumuşak
davranana ihsan eder) buyuruldu.
7- Sabırlı olmalıdır. İbni Abbas hazretlerine, (Bu ilmi ne ile elde
ettin?) diye sual ettiler. Cevabında, (Darlıkta, genişlikte sabretmekle,
sual sormakla ve yorulmayan bir azimle) buyurdu. Yine büyük bir zat
aynı suale, (Erken kalkmakla, son derece alçak gönüllü olmakla,
kuvvetli azim ve sabırla) diye cevap verdi.
8- İlim talebesi, herkesle iyi geçinmelidir! (İnsanların hayırlısı
onlarla iyi geçinen, insanların şerlisi de onlarla çekişen)
buyurulmuştur.
9- Çok edepli olmalıdır.
10- Büyük bir âlime, ilmi ne ile elde ettiği soruldu. Cevabında,
(Hocamın her sözünü dinlemekle) buyurdu. Âlimler buyuruyor ki:
(İlim talebesi, ilme ve ilim öğreten hocasına hürmet
etmedikçe, öğrendiği ilmin faydasını göremez.) [Bu yüzden,
mezhep ve itikad imamlarımıza ve ehl-i sünnet âlimlerine saygı ve
hürmette kusur etmemelidir.]
İlmin başı
Peygamber efendimiz, ilmin inceliklerini, acayipliklerini soran
köylüye buyurdu ki:
- İlmin başını öğrendin mi?
- İlmin başı nedir ki?
- İlmin başı, Allahü teâlâyı hakkıyla tanımaktır. Bu da Onun,
misli, benzeri, zıddı, dengi, eşi olmadığını, vahid, evvel, ahir,
zahir ve bâtın olduğunu bilmektir. (Şir'a)
Görüldüğü gibi ilmin aslı marifetullahtır, yani Allahü teâlâyı
tanımaktır.
İlmin veya başarının başı sabır denebilir. İbadet için de böyledir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İbadetin başı sabırdır.) [Hakim]
Sabrın önemi birçok işten büyüktür. Bu bakımdan, (Her işin başı
sabırdır) denebilir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İlimden bir şey öğrenmek, dünya ve içindeki her şeyden
daha iyidir.) [Taberani]
(Öğretmek için ilimden bir mesele öğrenen 70 sıddık sevabı
alır.) [Deylemi]
(İlim öğrenmek amelden kıymetlidir.) [Hatib]
İlimden zarar gelmez. Ölünceye kadar ilim öğrenmeye
çalışmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hiç kimse cahillikle aziz, ilim ile de zelil olmaz.) [Askeri]
İlmin faydalısını öğrenmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâdan faydalı ilim isteyin ve fayda vermeyen
ilimden Allahü teâlâya sığının!) [İ.Mace]
Lüzumsuz sualler
Okuyucularımız, çok zaman faydalı sual soruyorlar. Biz de
araştırıyor, ehline soruyor, cevabını yazıyoruz. Böylece o okuyucu
ile birlikte, diğer okuyucularımız da bundan istifade ediyor. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(İlim bir hazine, sual ise anahtardır. Sorun ki öğrenin! Bir
sual sayesinde dört kişi sevap alır. Sual soran, cevap veren,
dinleyen ve bunları sevenler.) [Ebu Nuaym]
Okuyucularımızdan bazıları ise, Hazret-i İbrahim’in kestiği
koçun etini kimler yedi?, Falanca âlimin anasının adı neydi?,
Yunus aleyhisselamı yutan balık, erkek miydi? gibi sualler
soruyorlar. Dürr-ül-muhtarın Tahtavi haşiyesinde buyuruluyor ki:
(İnsanın bilmesi gerekmeyen şeyleri münakaşa etmesi
mekruhtur. Öğrenilmesi emredilmemiş olan şeyleri sormak caiz
değildir. Mesela Hazret-i Lokman peygamber midir? Cin, insanlara
nasıl görünür? Hazret-i İsa gökten ne zaman inecek? Buna benzer
şeyler sormamalı, çünkü bunları öğrenmekle emrolunmadık.)
Bugün çok kimse, Ehl-i sünnet itikadını bilmiyor. Öğrenmesi
farz-ı ayn olan bilgilerden habersizdir. Faiz çeşitlerini, hatta yemeğin
farzlarını bile bilmez iken, dünya ve ahirette gerekmeyen şeyleri
soruyorlar. Biz de (Bilmiyoruz) diye cevap verince, (Bir bilene sor)
diyorlar. Zaten biz, bilmediklerimizi bir bilene soruyoruz. Fakat
bilinmesi gerekmeyenleri sormak lüzumsuzdur. Dünya ve ahirete
yaramayan sualleri sormak ve her suale cevap vermeye kalkmak ve
(Ben bilirim) demek doğru değildir. Kur'an-ı kerimde de mealen
buyuruldu ki:
(Her ilim sahibinin üstünde, daha iyi bilen vardır.) [Yusuf 76]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âlimim diyen cahildir.) [Taberani]
(Çok sual sormaktan sakının! Sizden öncekiler, bu yüzden
helak oldu.) [İ. Maverdi]
(Sizi çok sual sormaktan nehyediyorum.) [Taberani]
(Allah rızasından başka bir maksatla ilim öğrenen veya
ilmini dünya menfaatine alet eden Cehenneme gidecektir.)
[Tirmizi]
(İlmi, âlimlerle yarışmak, cahillerle münakaşa edip
susturmak ve insanlar yanında itibar kazanmak için öğrenen
Cehenneme gidecektir.) [Tirmizi]
Şu halde, lüzumsuz sual ve başka maksatlarla sual sormak
doğru değildir. İmtihan gayesiyle karşısındakini sıkıştırmak için sual
sormak da uygun değildir. Hadis-i şerifte, (Öğrenmek için sual
sorun! Kötü maksatla sual sormayın!) buyuruldu. (Deylemi)
Suali uygun sorabilmek, o kişinin ilmini gösterir. Hadis-i şerifte,
(Güzel sual, ilmin yarısıdır) buyuruldu. (Taberani)
İlmi, öğrenip amel etmek isteyen kimseye öğretmelidir! İlmin
kıymetini bilmeyen, laf olsun diye öğrenmek isteyene, ilim öğretmek
doğru olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İlmi, ehli olmayana öğretmek onu kaybetmek demektir.)
[İbni Ebi Şeybe]
(Bazı kavimler gelecek, fakihleri, ince ve karışık meseleleri
ele alacak, halkı şaşırtacaklardır. İşte bunlar, ümmetimin
şerlileridir.) [Taberani]
Ayıp olur diye sormamak
Sual: Bir genç kızım. Mahrem konuları sormaktan utanıyorum.
Ne yapayım?
CEVAP
Bir kız, mahrem konuları annesine sorar. O da bilmezse,
annesine, (Babamdan öğren) der. Babası da bilmezse, babasının,
bilen birisine sorması gerekir. Babası yoksa, ağabey, amca, dayı
gibi mahrem akrabalarından öğrenir. Bunlar da öğrenip bildirmezse,
o zaman mektupla veya telefonla, kendinden değil de, (Bir kadının
muayyen hâli şu kadar devam edip kesilse, ne gerekir) şeklinde
sormak daha uygun olur. Bir kadının kocası, bu bilgileri öğrenip
hanımına anlatmazsa, kadın, en uygun bir yolla bunları öğrenebilir.
Bilenlerden bu konuları edep dairesinde sorması ayıp olmaz.
Hazret-i Esma’nın Peygamber efendimize nasıl gusledileceğini
sorarken utanması üzerine, Hazret-i Âişe validemiz, (Ensar
kadınları ne iyidir; utanmaları, dinlerini öğrenmekten men
etmiyor) buyurdu. (Buhari) Demek ki, ayıp olur diye kendisine farz
olan bilgileri öğrenmemek yanlıştır. Peygamber efendimiz, mahrem
konuları anlatırken, (Allahü teâlâ, hakkın anlatılmasından
çekinmez) buyurmaktadır. (Tirmizi) Aynı anlamda âyet-i kerime de
vardır:
(Allahü teâlâ, gerçeği söylemekten çekinmez.) [Ahzâb 53]
Sual: Bilmediğimiz şeyler oluyor. Sormaya fırsat bulamıyoruz
veya çekiniyoruz. Sormamanın vebali var mıdır? Bir de sorduğumuz
kimse bildiği halde bilmiyorum derse ona da vebal olur mu?
CEVAP
İhtiyaç halinde bilmeyenler, bilenlerden sormalı, bilenler de
bilgisini gizlememelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Âlimin bildiğini söylememesi, cahilin de bilmediğini
sormaması helal değildir. Çünkü Allahü teâlâ, "Bilmiyorsanız, ilim
ehline sorun" buyuruyor.) [Taberani]
Dinini öğrenmek için sual soranlara, cevap vermemenin vebali
çok büyüktür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İlmini [bildiğini] gizleyene, denizdeki balıktan, gökteki kuşa
kadar her şey lanet eder.) [Darimi]
Okuma alışkanlığı kazanmak
Sual: Ülkemize gelen turistlere dikkat edin, bavullarının
yarısında elbise, geri kalan yarısında kitaplar var. Oysa biz seyahate
çıktığımız zaman aklımıza en son gelen şey kitaptır. Okuma sevgisi
ve alışkanlığını kazanmamız hususunda tavsiyeniz nedir?
CEVAP
Bilginin kaynağı kitaptır. En güzel, en sağlıklı ve en kolay bilgi
kitap okuyarak öğrenilir. Sessiz bir öğretmendir kitap. Anlamadığınız
yeri defalarca okuyabilirsiniz. Anlayamadığınız için kızmaz size.
Aşağılamaz ve şevkinizi kırmaz.
Kitap okurken hem yeni bilgiler öğrenir, ufkunuzu genişletir,
hem de günlük sıkıntılarınızdan az da olsa uzaklaşmış olursunuz.
Çok kitap okuyanların konuşması düzelir. Güzel ve anlamlı cümleler
kurar. Fikrini sağlıklı bir şekilde aktarabilir muhatabına. Fazla gaf
yapmaz. Hadiseleri daha geniş açıdan ele alarak değerlendirir.
Kolay öfkelenmez, sabrı öğrenir. Anlayışlı ve hoşgörülü olur.
Tabii kitap derken, her kitap bunları sağlar demiyoruz. Kitabın
da doğrusu, güzeli, faydalısı var. Bunun tersi de mümkün. Bazı
kitapları okuduğunuz zaman; ister istemez olumsuz yönde
etkilenebilirsiniz.
At, otu yemeden önce koklar. Eğer zehirli ise, şüphelenirse
yemez. Kitap da öyledir. Kitap hakkında önceden bilgi sahibi olmak,
kitabın yazarı, müellifi hakkında fikir sahibi olmak gerekir.
Bozuk bir besin yediğimiz zaman midemiz nasıl bozuluyorsa,
bozuk bir kitap okuduğumuz zaman beynimiz de o şekilde etkilenir.
[Bu yüzden mezhepsizlerin, reformcuların kitaplarını okumamalı.]
İnsanın en esef duyacağı şey, öğrendiği lüzumsuz ve yanlış
bilgidir.
Lüzumsuz bilgi nedir?
Dünya ve ahiretine yaramayan, sadece bazı tartışmalarda ve
bilgiçlik taslamada işe yarayabilen bilgi türüdür. Mesela, 1980 yılının
en hızlı koşan adamının ismini ezberlemek gibi. Maalesef
günümüzde genel kültür dendiği zaman bu tür şeyler akla geliyor.
Bilime ve insana hiçbir faydası olmayan bir sürü ıvır zıvır
bilgiler...Konuyu fazla dağıtmayalım.
Kitap okumanın faydalarını saymakla bitiremeyiz...
Bizim asıl değinmek istediğimiz konu; kitap okuma
alışkanlığıdır. Bu alışkanlık, küçük yaşlarda kazanılırsa, daha etkili,
daha güzel ve daha kalıcı olur.
Çocuklara ve gençlere okuma alışkanlığı kazandırmak lazımdır.
Peki, bu nasıl mümkün olabilir?
Çocukların ve gençlerin okudukları zaman heyecan duydukları
çizgi romanlar, kısa hikayeler, meraklı çocuk romanları, kelime
hazinesini geliştiren bulmacalar, bilmeceler, çocuklar ve gençler için
hazırlanmış mecmualar bu iş için biçilmiş kaftandır.
En güzel okuma alışkanlığını bu bahsettiklerimiz sağlayacaktır.
Yoksa, çocuklara direkt bilginin verildiği ders kitaplarının ve ağır
kitapların okutulması çok zordur. Ülkemizde bu işi en güzel yapan
ve başarılı olan kuruluşlardan bir tanesi Türkiye Çocuk Dergisi’dir.
Yıllardan beri profesyonel ve uzman kadrosu ile çocukları ve
gençleri geleceğe hazırlıyor.
Ülkemizde okuma alışkanlığının çok yetersiz düzeyde olduğunu
kabul etmek zorundayız. Dünya ülkeleri ile kıyaslandığımız zaman,
çok geri saflarda kalıyoruz.
Televizyon ve radyo gibi cihazlardan edinilen bilgiler, uçucudur.
Çok bilgi verilse dahi, bunları hatırımızda tutmak zordur. Çünkü, bu
bilgilere erişmek için hiçbir emek harcanmamıştır.
Ama kitap öyle değil. Belli bir emek harcanarak edinilen
bilgilerin unutulma ihtimali daha düşüktür.
Sual: Bazıları dini ve ilmi diyorlar. Din ilimden ayrı mıdır?
CEVAP
İslamiyet, ilmin tâ kendisidir. Kur'an-ı kerimde birçok yerde, ilim
emredilmekte, ilim adamları övülmektedir. Mesela, (Bilen ile
bilmeyen hiç bir olur mu, bilen elbette kıymetlidir)
buyurulmaktadır. (Zümer 9)
Peygamber efendimizin ilmi öven ve teşvik buyuran sözleri o
kadar çok ve meşhurdur ki, gayrı müslimler dahi bunları bilmektedir.
Yukarıda birkaçını bildirdik.
İslam dininde kadın, kocasının izni olmadan nafile hacca
gidemez. Sefere çıkamaz. Fakat kocası öğretmezse ve izin
vermezse, ondan izinsiz, kendisi için lüzumlu ilmi öğrenmeye
gidebilir. Allahü teâlânın sevdiği hacca izinsiz gitmesi günah olduğu
halde, ilim öğrenmeye izinsiz gitmesi günah olmuyor. Hadis-i şerifte,
(Nerede ilim varsa, orada Müslümanlık vardır. Nerede ilim
yoksa, orada kâfirlik vardır) buyuruluyor. Burada da ilmi
emretmektedir. (Herkese Lazım Olan İman)
İlim, dinden ayrı değildir. İslam ilimleri ikiye ayrılır:
1- Akli ilimler,
2- Nakli ilimler.
Fizik, kimya, matematik, edebiyat gibi tecrübi ilimlere, akli ilimler
denir. Tefsir, kelâm, hadis, fıkıh gibi ilimlere de nakli ilim veya din
ilimleri denir.
"İslamiyet, ilmi, fenni emreder" demek bile yanlış anlaşılabilir.
İslamiyet’in kendisi ilimdir.
Fen ilimleri, İslamiyet’in bir koludur. Din [İslamiyet] denince,
içine ilim de girer. Bunun için, dini ve ilmi demek yanlıştır. Fen,
dinden ayrı değildir.
"Dini, ilmi, edebi ve ahlaki yayın" gibi tabirler kullananlar, böyle
konuşup yazanlar, ya dinimizi iyi bilmiyorlar veya mezhebi kabul
etmiyorlar. Bütün ilimler, İslam bilgileri içinde incelenir. Dini, ilimden
ayıranlar, Batılı yazarların tesiri altında kalan kimselerdir. Dinimizde
ahlak da var, edep de var, edebiyat da... Bu bakımdan "Dini, ilmi,
edebi, ahlaki yayın" tabiri doğru değildir. Dini denilince, diğerleri
kullanılmaz. Dini kelimesi kullanılmadan diğerlerinin hepsini
kullanmakta mahzur yoktur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Fen ve sanat müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa
alsın!) [İbni Asakir]
(İlim Çin’de de olsa talep edin! Öğrenin!) [Beyheki]
Çin, eskiden olduğu gibi yine müslüman değildir. Çin’den
alınacak ilim, elbet fen ilmidir. Her türlü teknolojidir. Bu bakımdan hiç
kimsenin, İslamiyet’in ilme, tekniğe karşı olduğunu söylemesi
mümkün değildir.
Sual: Kadın ve erkeğe farz olan ilimler nelerdir?
CEVAP
Dinimizde farz olan ilimler ikiye ayrılır: Farz-ı kifaye, Farz-ı ayn
olan ilimler.
Dünya işlerini tanzim için gereken tıp, ziraat, terzilik, siyaset gibi
ilimler, farz-ı kifayedir.
Bu ilimleri bilen kâfi miktarda insan varsa, diğer insanların bu
ilimleri öğrenmesi farz olmaz. Yani bu ilimleri bilmediği için diğer
insanlar mesul olmazlar.
Farz-ı ayn olan ilimleri her müslümanın bilmesi farzdır. Mesela
namaz, oruç gibi ibadetleri her müslümanın bilmesi farzdır. En başta
da Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek her müslümana farz-ı ayndır.
Ancak zekât verecek zenginin zekât ilmini bilmesi farz-ı ayn iken,
fakirin bilmesi farz değildir. Evlenecek kimsenin evliliğe ait lüzumlu
bilgileri bilmesi farzdır. Evlenmeyecek kimsenin evliliğe ait bilgileri
bilmesi farz değildir. (Hadika)
Sual: Dinimi daha iyi öğrenebilmem için çok çeşitli kitap
okumanın zararı olur mu?
CEVAP
Çok kitap okumak, çok ilim öğrenmek yerine faydalı ilim
öğrenmek gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İlmin faydası, ibadetleri doğru ve makbul yapmakla
görülür. Haramlardan sakındırmayan, zühdü artırmayan ilim,
ancak Allahü teâlânın gazabını artırır.) [Deylemi]
(İlmi çoğaldığı halde, ahlakı düzelmeyen kimse, Allahü
teâlâdan uzaklaşır.) [Deylemi]
Hikmet nedir?
Sual: Gayri Müslimlerden alınan ilimlerden istifade etmenin
mahzuru olur mu?
CEVAP
Dini bilgiler, ehl-i sünnet âlimlerinden alınır yani onların
kitaplarından öğrenilir. Fen ilmi ise her yerden alınır. Bu konudaki üç
hadis-i şerif meali şöyledir:
(Hikmet, [fen ve sanat] müminin kaybettiği malıdır. Nerede
bulursa alması gerekir.) [İbni Asakir, Askeri]
(Hikmeti al, hangi kaptan çıktığı sana zarar vermez.) [Künuzül
hakaik]
(İlim Çin’de de olsa alın.) [Beyheki]
Bu hadis-i şerifler, dünyanın en uzak yerinde, hatta kâfirlerde
bile olsa ilmi almayı emretmekte, doğu veya batıdan gelme diyerek
fenni reddetmemek gerektiğini bildirmektedir. (Mevduat-ül-ulum)
Hikmet, fen ilmi anlamına geldiği gibi, başka anlamlara da gelir.
Mesela fıkıh ilmi anlamına da gelir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah, hikmeti [fıkh ilmini] kime dilerse ona verir. Her kime
hikmet verilmişse, muhakkak ona çok hayır verilmiştir.) [Bekara
269]
Hikmet, eşyanın mahiyetini, vasfını ve özelliğini bilmek
anlamına da gelir. Bir âyet meali şöyledir:
(Allah’a şükret diye Lokmana hikmet verdik. Şükreden
kendisi için şükreder.) [Lokman 12]
Sual: İlim öğrenmenin şartı falan var mı?
CEVAP
İlim talep edene öğretilir. Talep etmeden ilim öğrenilmez. Bir
şeyler ezberleyebilir, durumu idare edebilir ancak faydasını pek
göremez. İlim öğrenmenin ilk şartı talep etmektir.
Sual: Günah işleyerek ilim öğrenilir mi?
CEVAP
Öğrenilmesi lazım olan ilim bile, günah işleyerek öğrenilmez.
Sual: Okulda bulunduğumuz ve evde ders çalıştığımız her an,
hiç durmadan sevap almamız için nasıl niyet etmeli?
CEVAP
Şöyle niyet edilebilir: (Okula, eğitimim bitince, müslümanlara,
insanlara hizmet etmek için gidiyorum ve derslerime onun için
çalışıyorum. Ya Rabbi bana faydalı ilim nasip eyle.)
Sual: "Bilip de yapmamanın cezası daha büyüktür" diyerek dini
meseleleri öğrenmek istememek uygun mudur?
CEVAP
Öğrenmesi mümkün iken öğrenmemek de günahtır. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Aynı günahı işleyen âlime bir, cahile iki günah yazılır. Âlim,
yalnız günahın, cahil ise, hem günahın, hem de o meseleyi
öğrenmemenin cezasını çeker.) [Deylemi]
Sual: Dünya ve ahireti kazanmak için ne gerekir?
CEVAP
Dünya ve ahireti kazanmak, ilim iledir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Her şeyin bir yolu vardır. Cennetin yolu ilimdir.) [Deylemi]
Ahireti kazanmak ilim ile olduğu gibi, dünyada da rahat ve huzur
içinde yaşamak, yine ilim iledir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Süleyman aleyhisselam, mal, saltanat ve ilim arasında
muhayyer bırakıldı. İlmi seçti. Mal ve saltanat da verildi.)
[Deylemi]
En üstün amelin ne olduğu sual edildiğinde, Peygamber
efendimiz, (Allahü teâlâyı bilmek) buyurdu. Onlar, (Ya Resulallah,
biz amelden soruyoruz. Siz ilimden cevap veriyorsunuz) dediler. (İyi
bilin ki, ilim ile yapılan az amel kıymetlidir. Fakat cehaletle
yapılan çok amel faydasızdır) buyurdu. (İbni Abdilber)
Tasavvufu, yani tarikatı öğrenmeden önce, ilim öğrenmek
gerekir
Bedreddin-i Serhendi hazretleri buyuruyor ki:
(İmam-ı Rabbani hazretlerinden Buhari, Mişkat, Hidaye, Şerhi
Mevakıf kitaplarını okudum. Gençleri ilim öğrenmeye teşvik eder,
"Önce ilim, sonra tasavvuf" buyururdu. Benim ilimden kaçındığımı,
tasavvuftan zevk aldığımı görünce, halime merhamet ederek, "Kitap
oku, ilim öğren, cahil sofu, şeytanın maskarası olur, Rütbetül-ilmi
aler rüteb yani, rütbelerin en üstünü, ilim rütbesidir" buyurdu.)
[Hadarat-ül-kuds]
Sual: En iyi ibadet nedir?
CEVAP
Her zaman doğru iman sahibi olmaya, farzları yapıp
haramlardan kaçmaya, tevbe edip farz borçlarını ödemeye
çalışmalıdır! Bunları doğru yapabilmek de, ancak ilimle mümkündür.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Gece bir müddet ilim öğrenmek, bütün gece ibadet
etmekten sevaptır.) [R. Nasıhin]
(Sabah-akşam ilimle meşgul olmak, cihaddan efdaldir.)
[Deylemi]
(İlimden bir mesele öğrenmek, yüz rekat [nafile] namaz
kılmaktan daha kıymetlidir.) [İ. Abdilber]
İlimsiz amelin kıymeti olmaz. Günümüzde ilmin önemi daha
büyüktür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Siz fakihleri çok, hatipleri az, isteyeni az, vereni çok bir
zamandasınız. Böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Bir
zaman gelir ki, fakihleri az, hatipleri çok, isteyeni çok, vereni az
olur. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır.) [Taberani]
Faydalı ve faydasız ilimler
Sual: Faydalı ve faydasız ilimler nelerdir?
CEVAP
Faydalı ve faydasız ilimlere birkaç örnek verelim:
1- İman, ibadet ve kazanç ilimlerini öğrenmek farzdır.
(Hindiyye)
2- Fıkıh öğrenmeyip, hadis, tefsir ile meşgul olmak çok yanlış
olur. (Berika)
3- Matematik ve geometri, astronomi gibi ilimler, eğer Allahü
teâlânın gösterdiği yerlerde, yani insanlara hizmet etmek için
kullanılmazsa bunlarla uğraşmak, boşuna vakit öldürmek olur. Kıble
ve namaz vakitleri için ve dine hizmet için bu ilimleri öğrenmekte
mahzur yoktur. (M. Rabbani, Hindiyye)
4- Falcılık bilgileri öğrenmek haramdır. (Hindiyye)
5- Kelam, yani iman bilgilerini ihtiyaçtan fazla öğrenmek caiz
değildir. (Hadika)
İlmi, Allah rızası için ve Müslümanlara hizmet için öğrenmelidir.
Mal, mevki kazanmak, kibir ve şöhret için öğrenmemelidir. İlmi de
ancak Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları kitaplardan öğrenmelidir.
(İslam Ahlakı)
Önce lazım olan
Sual: Bir Müslümanın önce bilmesi lüzumlu bilgiler nelerdir?
CEVAP
Her Müslümanın (İlmihal) öğrenmesi farz-ı ayndır. Allahü teâlâ,
(Bilenlerden sorup öğreniniz) buyuruyor. Bilmeyenlerin,
âlimlerden ve bunların kitaplarından öğrenmeleri gerekir. Bunun için,
hadis-i şerifte, (İlim öğrenmek, kadın-erkek herkese farzdır)
buyuruldu. Yapılması ve sakınılması gereken bilgileri, doğru
yazılmış ilmihal kitaplarından öğrenmek lazımdır.
Âlimler, sözbirliği ile bildirdiler ki, her Müslümanın Ehl-i sünnet
itikadını kısa olarak ve günlük işlerindeki ve ibadetlerdeki farzları ve
haramları iyice öğrenmeleri farz-ı ayndır. Bunları ilmihal
kitaplarından öğrenmezse, bid'at sahibi veya mülhid yani kâfir olur.
Bunların fazlasını ve Arabi lisanının oniki âlet ilmini öğrenmek ve
tefsir ve hadis-i şerif ve fen ve tıb bilgilerini, hesap, yani matematik
öğrenmek, farz-ı kifayedir. Bu farz-ı kifayeyi, bir şehirde, bir kişi
öğrenirse, bu şehirde bulunanların öğrenmeleri farz olmaz,
müstehap olur.
Şehirde fıkıh kitaplarının bulunması da, İslam âlimlerinin
bulunması gibidir. Böyle şehirde, fıkıh bilgilerinin fazlasını ve tefsir
ve hadis öğrenmek hiç kimseye farz olmaz. Müstehap olur.
İhtiyaç halinde bilmeyenler, bilenlerden sormalı, bilenler de
bilgisini gizlememelidir!
Dünya işlerini yaparken ahireti unutmak çok kötüdür. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Ahir zamanda insanlar, camileri süsler, kalblerini viran
ederler. Dinden çok elbiseye değer verirler. Dünyaları selamet
ise, ahireti düşünmezler.) [Hakim]
Hep nafile namaz kılmak yerine, namazın nasıl kılınacağını
öğrenmek daha kıymetlidir. Bilerek yapılan az amel, bilmeden
yapılan çok amelden kıymetlidir. Bir şeyi iyi yapmak ancak ilimle
mümkündür. Her şeyden önce ilim öğrenmeye çalışmalıdır! Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Allah indinde, ilim talebi, namaz, oruç, hac ve cihaddan
efdaldir.) [Deylemi]
Amelsiz ilim
Sual: Gazeteyle, maille veya başka bir yolla gelen dini ilimleri
öğrenip de uygulamazsak vebale girer miyiz?
CEVAP
Elbette, amelsiz ilmin vebali büyüktür. Üç hadis-i şerif meali
şöyledir:
(İlmiyle amel etmeyen âlim, kıyamette en şiddetli azaba
düçar olur.) [Beyheki]
(Âlim, ilmi az da olsa, ilmiyle amel eden zattır.) [Ebu-ş-şeyh]
(Bir kişiye dini bir öğüdün [kitap, sohbet, basın gibi] herhangi
bir yolla ulaşması, Allah tarafından kendisine ihsan edilen bir
nimettir. Onu şükrederek kabul etsin! Şükretmezse bu, Allah
katında, aleyhinde bir delil olur. Günahının ve Allah’ın
gazabının artmasına sebep olur.) [İ. Asakir]
İlmiyle amel etmemek vebal olur diye, dinini öğrenmemek de
caiz olmaz, çünkü lüzumlu din bilgilerini öğrenmek farzdır. Farzı
yapmamak haramdır. Farz olan ilmi öğrenmeli ve onunla amel
etmeye çalışmalıdır.
Sual sormaktan çekinmek
Sual: Bir kimse, sual sormaktan neden çekinir?
CEVAP
Büyük zatlar buyuruyor ki:
Nefse en çok zor gelen şey, sual sormaktır. Çünkü insanın
nefsi, bilmemeyi, sormayı gururuna yediremez, (O biliyor da ben
bilmiyor muyum) der. İstişare etmek, sormak, nefsin belini kırar.
Sormamak ise nefsi azdırır. Hâlbuki nefsine uyan, onu azdıran,
haram işler. Haram işleye işleye küfre girer, kâfir olur. Çünkü haramı
işleyince alışır, alışınca da, haramdan zevk alır. Zevk alınca da,
haram olduğunu unutur, önem vermeden haramı işler. Harama
önem vermeyen de kâfir olur.
30-40 yıldır yakından tanıdığımız kimseler var. Bir kere sual
sorduğuna şahit olmadık. Bir gün bir arkadaş çok bunalmış, bir
sualin cevabı çok lazım olmuş. Buna rağmen, (Şunun cevabı nedir)
diyemedi de, (Sen 30 yıl hocamıza soru sordun, belki şu soruyu da
sormuş olabilirsin) dedi. Ancak böyle dolaylı olarak sorabildi. Böyle
dolaylı olarak soramayanlar da çoktur. Nefsin gururunu, şeytanın
bacağını kırmak lazımdır. Sual sormak dinimizin emridir. Peygamber
efendimiz buyuruyor ki:
(Bilmediğini sormamak helâl değildir.) [Taberani]
(İlim hazinedir, anahtarı sual sormaktır. Sual sorana, Allahü
teâlâ rahmet eder.) [Ebu Nuaym]
Bir kimse, ya kibrinden dolayı sual soramaz veya cahilliğinden,
bilmediğinden dolayı sual soramaz. Ancak bir şey bilen, sorabilir.
Nitekim Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Güzel sual sormak, ilmin yarısıdır.) [Taberani]
Dini öğrenmek için
Sual: Dini öğrenmek için Arapça bilmek şart mı?
CEVAP
Arapça öğrenmek, çok iyi, çok faydalıysa da, dini öğrenmek için
şart değildir. Arapça bilmek, din bilmek değildir. Mısır, Suriye, Suudi
Arabistan gibi ülkelerdeki insanların ana dili Arapçadır. Buradaki
insanların çoğu Vehhabi veya mezhepsizdir. Bunlar Arapça biliyoruz
diye Kur’an-ı kerime kendi görüşlerine göre mana vermişler
sapıklığa, hattâ küfre düşenleri bile olmuştur. Arapça bilmenin
faydaları yanında, dinimizi ve Ehl-i sünneti bilmeyenler için böyle
zararları da oluyor.
Bu ülkelerde yaşayan Hristiyanlar da Arapça biliyor, ama
gayrimüslimdir. Demek ki dil bilmek, din bilmek değildir. Bununla
beraber, Müslüman olanın Arapçayı bilmesi dinini daha kolay
öğrenmesine sebep olur, ama şart değildir. Osmanlılar lüzumlu
bilgileri zaten bildirmişlerdir. Bu Türkçe kitapları okuyarak dinimizi
öğrenmek mümkündür.
Bugün 172037 ziyaretçi (515716 klik) kişi burdaydı!

DUYURU PANOSU

SİTEMİZDE ULAŞMAK İSTEYİPTE ULAŞAMADIĞINIZ KONULARI MESAJLA BİLDİREBİLİRSİNİZ.... İSLAMİ BİLGİLER

Video

TR.GG REKLAM

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol