BAŞLIK

Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir. O, kullarının ne yaptıklarını ve ne düşündüklerini bilir. O'nun huzuruna çıkarıldıkları gün herkese yaptıklarını haber verecektir. Allah her şeyi bilir. (NÛR - 64)

Resimler

Dost Siteler

Başlık

Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz. (RA'D/2) O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir. (SECDE/5)

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ TEFSİR ORUÇ ABDEST

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ İLMİHAL BİLGİLERİ MEZHEP CANLI TV MÜBAREK GÜN VE GECELER HADİS NAMAZ KURAN-I KERİM DİNLEPEYGAMBERLER HAYATI NAZAR BESMELENİN FAZİLETİ CİNLER NASİH

Peygamber efendimizin mucizeleri

Peygamber efendimizin mucizeleri
Sual: Peygamber efendimizin mucizeleri nelerdir?
CEVAP
Çok mucizesi görülmüştür. Bazılarını bildirelim.
Aşağıdaki yazılar (Mir’at-ı Kâinat) kitabından alınmıştır.
Muhammed aleyhisselamın hak Peygamber olduğunu bildiren
şahitler pek çoktur. Ümmetinin Evliyasında hâsıl olan kerametler,
hep Onun mucizeleridir; çünkü kerametler, Ona tâbi olanlarda, Onun
izinde gidenlerde hâsıl olmaktadır.
Muhammed aleyhisselamın mucizeleri, zaman bakımından üçe
ayrılmıştır:
Birincisi, mübarek ruhu yaratıldığından başlayarak,
Peygamberliğinin bildirildiği (bi’set) zamanına kadar olanlardır.
İkincisi, bi’setten vefatına kadar olan zaman içindekilerdir.
Üçüncüsü, vefatından kıyamete kadar olmuş ve olacak
şeylerdir.
Bunlardan birincilere, (İrhas) yani, başlangıçlar denir. Her biri
de ayrıca görerek veya görmeyip akıl ile anlaşılan mucizeler olmak
üzere ikiye ayrılırlar. Bütün bu mucizeler o kadar çoktur ki, saymak
mümkün olmamıştır. İkinci kısımdaki mucizelerin üç bin kadar
olduğu bildirilmiştir. Bunlardan bazılarını aşağıda bildireceğiz.
1- Muhammed aleyhisselamın mucizelerinin en büyüğü Kur’an-ı
kerimdir.
2- En büyük mucizelerinden birisi de, Mirac mucizesidir.
3- Meşhur mucizelerinin en büyüklerinden birisi de, Ay’ı ikiye
ayırmasıdır. Bu mucize, başka hiçbir Peygambere nasip olmamıştır.
Muhammed aleyhisselam elli iki yaşında iken, Mekke’de Kureyş
kâfirlerinin elebaşıları yanına gelip, (Peygamber isen Ay’ı ikiye ayır)
dediler. Muhammed aleyhisselam, herkesin ve hele tanıdıklarının,
akrabasının iman etmelerini çok istiyordu. Mübarek ellerini kaldırıp
dua etti. Allahü teâlâ, kabul edip, Ay’ı ikiye böldü. Yarısı bir dağın,
diğer yarısı başka dağın üzerinde göründü. Kâfirler, Muhammed
bize sihir yaptı dediler. İman etmediler.
Bu mucize ile ilgili âyet-i kerimenin meali şöyle:
(Kıyamet yaklaştı, Ay yarıldı. Onlar [müşrikler] bir mucize
görünce hemen yüz çevirirler ve "Eskiden beri devam ede
gelen bir sihir [büyü] derler.) [Kamer 1,2]
4- Muhammed aleyhisselam, bazı gazalarında, susuz kalındığı
zaman, mübarek elini bir kaptaki suya sokmuş, parmakları
arasından su akarak, suyun bulunduğu kap devamlı taşmıştır.
Bazen seksen, bazen üçyüz, bazen binbeşyüz, Tebük Gazasında
ise, yetmiş bin kimsenin hepsi ve hayvanları, bu sudan içmişler ve
kullanmışlardır. Mübarek elini sudan çıkarınca akması durmuştur.
5- Hayber gazasında, önüne zehirlenmiş koyun kebabı
koyduklarında, (Ya Resulallah, beni yeme, ben zehirliyim) sesi
işitildi.
6- Medine’de, mescid-i nebevide dikili bir hurma kütüğü vardı.
Resulullah hutbe okurken, bu direğe dayanırdı. Buna Hannane
denirdi. Minber yapılınca, Hannane’nin yanına gitmedi. Ondan
ağlama seslerini, bütün cemaat işittiler. Minberden inip, Hannane’ye
sarıldı. Sesi kesildi. (Eğer sarılmasaydım, benim ayrılığımdan
kıyamete kadar ağlardı) buyurdu.
7- Mübarek eline aldığı çakıl taşlarının ve tuttuğu yemek
parçalarının arı sesi gibi, Allahü teâlâyı tesbih ettikleri çok
görülmüştür.
8- Bir gün, bir köylüyü imana davet etti. Müslüman bir
komşumun vefat etmiş kızını diriltirsen, iman ederim dedi. Mezarına
gittiler. İsmini söyleyerek kızı çağırdı. Kabir içinden ses işitildi ve
dışarı çıktı. (Dünyaya gelmek ister misin?) buyurdu. (Ya
Resulallah! Dünyaya gelmek istemem. Burada babamın
evindekinden daha rahatım. Müslümanın ahireti, dünyasından daha
iyi) dedi. Köylü bunu görünce, hemen imana geldi.
9- Tirmizi ve Nesai’nin (Sünen) kitaplarında diyor ki, iki gözü
a’ma bir kimse gelip, ya Resulallah, Allahü teâlâya dua et, gözlerim
açılsın dedi. (Kusursuz bir abdest al! Sonra Ya Rabbi! Sana
yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı
araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim
Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek,
Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini
istiyorum. Ya Rabbi! Bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle!
Onun hürmetine duamı kabul et!) duasını okumasını buyurdu.
Adam, abdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı. Bu duayı
Müslümanlar, her zaman okumuşlar ve maksatlarına
kavuşmuşlardır.
10- Medine’de, minberde hutbe okurken, bir kimse, ya
Resulallah! Susuzluktan çocuklarımız, hayvanlarımız, tarlalarımız
helak oluyor. İmdadımıza yetiş dedi. Ellerini kaldırıp, dua eyledi.
Gökte hiç bulut yokken, mübarek ellerini yüzüne sürmeden, bulutlar
toplandı. Hemen yağmur başladı. Birkaç gün devam etti. Yine
minberde okurken, o kimse, ya Resulallah! Yağmurdan helak
olacağız deyince, Resul aleyhisselam, tebessüm etti ve (Ya Rabbi!
Rahmetini başka kullarına da ihsan eyle!) buyurdu. Bulutlar
açılıp, güneş göründü.
11- Cabir bin Abdullah diyor ki, çok borcum vardı. Resulullaha
haber verdim. Bahçeme gelip, hurma yığınının etrafında üç kere
dolaştı. (Alacaklılarını çağır, gelsinler!) buyurdu. Her birine hakları
verildi. Yığından bir şey eksilmedi.
12- Bir kadın, hediye olarak bal gönderdi. Balı kabul edip, boş
kabı geri gönderdi. Kap bal ile dolu olarak geri geldi. Kadın gelerek,
(ya Resulallah! Hediyemi niçin kabul etmediniz?Acaba günahım
nedir?) dedi. (Senin hediyeni kabul ettik. Gördüğün bal, Allahü
teâlânın hediyene verdiği berekettir) buyurdu. Kadın çocukları ile
aylarca yediler. Hiç eksilmedi. Bir gün yanılarak balı başka bir kaba
koydular. Oradan yiyerek bitirdiler. Bunu, Resulullaha haber verdiler.
(Gönderdiğim kapta kalsaydı, dünya durdukça yerlerdi, hiç
eksilmezdi) buyurdu.
13- Resulullahın gaybdan haber verdiği çok görüldü. Bu
mucizesi üç kısımdır:
Birinci kısmı, kendi zamanından evvel olan ve kendisine sorulan
şeylerdir ki, bunlara verdiği cevaplar, çok kâfirlerin, katı kalbli
düşmanlarının imana gelmelerine sebep olmuştur.
İkinci kısmı, kendi zamanında olmuş ve olacak şeyleri haber
vermesidir.
Üçüncü kısmı, kendisinden sonra kıyamete kadar dünyada ve
ahirette olacak şeyleri bildirmesidir.
Burada ikinci ve üçüncü kısımlardan birkaçı aşağıda
bildirilecektir.
[İslam’a davetin başlangıcında, müşriklerin eziyetlerinden,
sıkıntılarından dolayı, Eshab-ı kiramın bir kısmı Habeşistan’a hicret
etmişlerdi. Resulullah, Mekke’de kalan Eshab-ı kiramla beraber, üç
sene her türlü görüşme, alış-veriş yapma, Müslümanlardan başka
bir kimse ile konuşmama gibi, bütün içtimai muamelelerden men
olundular. Kureyş müşrikleri, bu karar ve ittifaklarını bildiren bir
ahdname yazarak, Kâbe-i muazzamaya asmışlardı. Her şeye kâdir
olan Allahü teâlâ (Arza) denilen bir çeşit kurdu [ağaç kurdu] o
vesikaya musallat etti. Yazılı bulunan (Bismikellahümme) [Allahü
teâlânın ismi ile] ibaresinden başka, ne yazılı ise, hepsini o kurtcuk
yedi, bitirdi. Allahü teâlâ bu hâli Cibril-i emin vasıtası ile Peygamber
efendimize bildirdi. Peygamber efendimiz de bu hâli amcası Ebu
Talibe anlattı. Ertesi gün, Ebu Talib müşriklerin ileri gelenlerine
gelerek, Muhammedin Rabbi Ona şöyle haber vermiş. Eğer
söylediği doğru ise, bu hâli kaldırıp, eskiden olduğu gibi
dolaşmalarına, başkaları ile görüşmelerine mani olmayınız. Eğer
söylediği doğru değilse, ben de Onu artık himaye etmeyeceğim,
dedi. Kureyşin ileri gelenleri, bu teklifi kabul ettiler. Herkes
toplanarak Kâbe’ye geldiler. Ahdnameyi Kâbe’den indirerek açtılar
ve Resulullahın buyurduğu gibi, (Bismikellahümme) ibaresinden
başka, bütün yazıların yenilmiş olduğunu gördüler.]
Acem padişahı Hüsrev’den Medine’ye elçiler geldi. Bir gün,
bunları çağırıp, (Bu gece, Kisranızı kendi oğlu öldürdü) buyurdu.
Bir müddet sonra, oğlunun babasını öldürdüğü haberi geldi. [İran
şahlarına Kisra denir.]
14- Bir gün, zevcesi Hafsa validemize, (Ebu Bekir ile baban,
ümmetimin idaresini ellerine alacaklardır) buyurdu. Bu sözle
Hazret-i Ebu Bekir’in ve Hafsa validemizin babası olan Hazret-i
Ömer’in halife olacaklarını müjdeledi.
15- Ebu Hüreyre’yi “radıyallahü teâlâ anh” Medine’de, zekât
olarak gelmiş olan hurmaların muhafazasına memur etmişti. Bir
kimseyi hurma çalarken yakaladı. Seni Resulullaha götüreceğim
dedi. Hırsız, fakirim, çoluğum çocuğum çoktur diyerek yalvarınca,
bıraktı. Ertesi gün, Resulullah Ebu Hüreyre’yi çağırıp, (Dün gece
bıraktığın adam ne yapmıştı?) buyurdu. Ebu Hüreyre anlatınca,
(Seni aldatmış. Yine gelecektir) buyurdu. Ertesi gece yine geldi ve
yakalandı. Tekrar yalvarıp, Allah aşkına bırak dedi ve kurtuldu.
Üçüncü gece, tekrar gelip yakalanınca, yalvarmaları fayda vermedi.
Beni bırakırsan, birkaç şey öğretirim, sana çok faydası olur, dedi.
Ebu Hüreyre kabul etti. Gece yatarken, (Âyet-el kürsi)yi okursan
Allahü teâlâ seni korur, yanına şeytan yaklaşmaz dedi ve gitti. Ertesi
gün, Resulullah efendimiz, Ebu Hüreyre’ye tekrar sorup cevap
alınca, (Şimdi doğru söylemiş. Halbuki kendisi çok yalancıdır.
Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?) buyurdu.
Hayır, bilmiyorum deyince, (O kimse şeytan idi) buyurdu.
16- Rum İmparatorunun orduları ile harp için (Mute) denilen
yere asker gönderdiğinde, sahabeden üç emirin arka arkaya şehid
olduklarını, kendisi, Medine’de minber üzerinde iken, Allahü teâlânın
göstermesi ile görerek yanındakilere haber verdi.
17- Muaz bin Cebeli vali olarak Yemen’e gönderirken,
Medine’nin dışına kadar uğurlayıp ona çok nasihatler verdi.
(Seninle dünyada artık buluşamayız) buyurdu. Hazret-i Muaz
Yemen’de iken Resulullah efendimiz Medine’de vefat etti.
18- Vefat ederken, mübarek kızı Fatıma’ya, (Akrabam
arasında bana evvela kavuşan sen olacaksın) buyurdu. Altı ay
sonra Hazret-i Fatıma vefat etti. Akrabasından ondan evvel kimse
vefat etmedi.
19- Kays bin Şemmasa, (Güzel olarak yaşarsın ve şehid
olarak ölürsün) buyurdu. Hazret-i Ebu Bekir halife iken Yemamede
Müseylemet-ül-Kezzab ile yapılan muharebede şehid oldu.
Hazret-i Ömer’in ve Hazret-i Osman’ın ve Hazret-i Ali’nin şehid
olacaklarını dahi haber verdi.
20- Acem padişahı Kisranın ve Rum padişahı Kayserin
memleketlerinin Müslümanların eline geçeceğini ve hazinelerinin
Allah yolunda dağıtılacağını müjdeledi.
21- Ümmetinden çok kimsenin denizden gazaya gideceklerini
ve sahabeden olan Ümmi Hiram’ın o gazada bulunacağını haber
verdi. Hazret-i Osman halife iken Müslümanlar, gemiler ile Kıbrıs
adasına gidip harp ettiler. Bu hanım da beraber idi. Orada şehid
oldu.
22- Mübarek kızı Fatıma’nın oğlu Hasan “radıyallahü teâlâ
anhüma” için, (Bu oğlum çok hayırlıdır. Allahü teâlâ,
Müslümanlardan iki büyük ordunun sulh etmesine bunu sebep
yapacaktır) buyurdu. Büyük bir ordu ile Muaviye’ye “radıyallahü
anh” karşı harp edeceği zaman, fitneyi önlemek, Müslümanların
kanının dökülmemesi için hakkı olan halifeliği Muaviye’ye
“radıyallahü anh” teslim etti.
23- Abdullah ibni Abbas’ın annesine bakıp, (Senin bir oğlun
olacak. Doğduğu zaman bana getir!) buyurdu. Çocuğu
getirdiklerinde, kulağına ezan ve ikamet okuyup, mübarek ağzının
suyundan ağzına sürdü. İsmini Abdullah koyup annesinin kucağına
verdi. (Halifelerin babasını al, götür!) buyurdu. Hazret-i Abbas,
bunu işitip, gelip sorunca, (Evet, böyle söyledim. Bu çocuk
halifelerin babasıdır. Onlar arasında seffah, Mehdi ve İsa
aleyhisselamla namaz kılan bir kimse bulunacaktır) buyurdu.
Abbasiyye devletinin başına çok halifeler geldi. Bunların hepsi,
Abdullah bin Abbas’ın soyundan oldu.
24- Eshabından çok kimseye hayır dualar etmiş, hepsi kabul
olunarak faydalarını görmüşlerdir. Hazret-i Ali buyuruyor ki:
Resulullah beni Yemen’e kadı [Hâkim] olarak göndermek istedi.
Ya Resulallah! Ben kadılık yapmasını bilmiyorum dedim. Mübarek
elini göğsüme koyup, (Ya Rabbi! Bunun kalbine doğru şeyleri
bildir. Hep doğru söylemek nasip eyle!) buyurdu. Bundan sonra
bana gelen şikâyetçilerden doğru olanı hemen anlar, hak üzere
hükmederdim.
25- Nabiga ismindeki meşhur şair şiirlerinden birkaçını
okuyunca, Araplar arasında meşhur olan (Allahü teâlâ dişlerini
dökmesin) duasını buyurdu. Nabiga yüz yaşına gelmişti. Dişleri ak
ve berrak, inci gibi dizilmiş dururdu.
26- Amcası Ebu Leheb’in oğlu Uteybe, Resulullahı çok üzdü.
Çirkin şeyler söyledi. Buna çok üzülüp, (Ya Rabbi! Buna
köpeklerinden birini musallat eyle!) buyurdu. Uteybe, Şam’a
ticaret için giderken bir gece arkadaşlarının arasında yatıyordu. Bir
aslan gelip arkadaşlarını koklayıp bıraktı. Sıra Uteybe’ye gelince,
kaptı parçaladı.
27- Acem padişahı Hüsrev Pervize iman etmesi için mektup
gönderdi. Alçak Hüsrev, mektubu parçaladı ve getiren elçiyi şehid
eyledi. Peygamber efendimiz bunu işitince, çok üzüldü ve (Ya
Rabbi! Onun mülkünü parçala!) buyurdu. Resulullah hayatta iken
Hüsrevi oğlu Şireveyh hançerle parçaladı. Hazret-i Ömer halife iken,
acem memleketinin tamamını Müslümanlar feth edip, Hüsrev’in nesli
de, mülkü de kalmadı.
28- Allahü teâlâ, Habibini belalardan korurdu. Ebu Cehil,
Resulullahın en büyük düşmanı idi. Kâbe-i muazzama yanında
namaz kılarken, alçak Ebu Cehil, tam zamanıdır diyerek, bıçakla
üzerine yürümek isterken, hemen geri dönüp kaçtı. Arkadaşları,
niçin korktun dediklerinde, Muhammed ile aramızda ateş dolu bir
hendek gördüm. Birçok kimse beni bekliyorlardı. Bir adım atsaydım,
yakalayıp ateşe atacaklardı. Bunu Müslümanlar işitip, Resulullah
efendimize sorduklarında, (Allahü teâlânın melekleri, onu
yakalayıp parçalayacaklardı) buyurdu.
29- Resulullah efendimiz bir gün abdest alıp, mestlerinden birini
giyip, ikincisine mübarek elini uzatırken, bir kuş geldi. Bu mesti
kapıp havada silkti. İçinden bir yılan düştü. Sonra kuş mesti yere
bıraktı. Bugünden sonra, ayakkabı giyerken, önce silkelemek sünnet
oldu.
30- Selman-ı Farisi, hak din aramak için, İran’dan çıkıp çeşitli
memleketleri dolaşmaya başladı. Beni Kelb kabilesinden bir kervan
ile Arabistan’a gelirken Vadi’-ul kura denilen mevkide hainlik edip bir
yahudiye köle diye sattılar. Bu da, akrabası, Medineli bir yahudiye
köle olarak sattı. Hicrette Resulullahın Medine’ye teşriflerini işitince,
çok sevindi. Çünkü, kendisi nasrani âlimi idi. En son rehberi büyük
bir âlimin tavsiyesi ile, ahir zaman Peygamberine iman etmek için
Arabistan’a gelmişti. O âlim, Resulullahın vasıflarını öğretmiş, Onun
hediye kabul edip, sadaka kabul etmediğini, iki omuzu arasında
mühr-ü nübüvvet olduğunu ve pek çok mucizeleri olduğunu
Selman’a bildirmişti. Selman-ı Farisi, Resulullaha sadakadır diyerek
hurma getirdi. Resulullah onlardan hiç yemedi. Hediyedir diye bir
tabakta yirmibeş kadar hurma getirdi. Resulullah efendimiz ondan
yedi. Bütün Eshab-ı kiram da yediler. Yenilen hurma çekirdekleri bin
kadardı. Resulullahın bu mucizesini de gördü. Ertesi gün bir cenaze
defninde mühr-ü nübüvveti görmek arzu etti. Resulullah, bunu
anlayıp mübarek gömleğini sıyırarak mühr-ü nübüvveti gösterdi.
Selman hemen imana geldi. Birkaç sene sonra 300 hurma ağacı ile
binaltıyüz dirhem altın ödemek şartı ile azat edilmesine söz kesildi.
Resulullah bunu işitti. Mübarek elleri ile ikiyüzdoksandokuz hurma
ağacı dikti. Ağaçlar o sene meyve vermeye başladı. Birini Ömer
“radıyallahü teâlâ anh” dikmişti. Bu ağaç meyve vermedi. Resulullah
efendimiz, bunu çıkarıp mübarek elleri ile tekrar dikti. Bu da hemen
meyve verdi. Bir gazada, ganimet alınan, yumurta kadar altını
Selman’a “radıyallahü teâlâ anh” verdiler. Resulullaha gelip, bu
gayet azdır. Binaltıyüz gram çekmez dedi. Mübarek ellerine alıp
tekrar Selman’a verdi. (Bunu sahibine götür) buyurdu. Yarısı ile
efendisine olan borcunu ödedi. Yarısı da, Hazret-i Selman’a kaldı.
31- Kureyş kâfirlerinden Velid bin Mugire, As bin Vail, Haris bin
Kays, Esved bin Yagus ve Esved bin Muttalib, Resulullaha cefa ve
eziyet etmekte başkalarından aşırı gidiyorlardı. Cebrail aleyhisselam
gelip, (Seninle alay edenlere cezalarını veririz...) mealindeki Hicr
suresinin 95. âyetini getirip, Velidin ayağına, ikincisinin ökçesine,
üçüncüsünün burnuna, dördüncüsünün başına, beşincisinin
gözlerine işaret etti. Velid’in ayağına bir ok battı. Çok kibirli
olduğundan, eğilerek oku çıkarıp atmak, kendine ağır geldi. Demiri
topuk damarına batıp, siyatik hastalığına yakalandı. As’ın ökçesine
diken battı. Tulum gibi şişti. Harisin burnundan devamlı kan geldi.
Esved bir ağaç altında neşeli otururken, kafasını ağaca vurup, diğer
Esved de, a’ma olup, hepsi helak oldular.
32- Devs kabilesinin reisi Tufeyl, hicretten önce, Mekke’de
imana gelmişti. Kavmini imana davet için Resulullahtan bir alamet
istedi. (Ya Rabbi! Buna bir âyet (delil) ihsan eyle) buyurdu. Tufeyl,
kabilesine gidince, iki kaşı arasında bir nur parladı. Tufeyl, ya Rabbi!
Bu alameti yüzümden giderip başka yerime koy. Bunu yüzümde
görenlerden bazısı, kendi dinlerinden çıktığım için cezalandırıldığımı
zannederler dedi. Duası kabul olup, nur yüzünden gitti. Elindeki
kamçının ucunda kandil gibi parladı. Kabilesindekiler zamanla
imana geldiler.
33- Hicretin yedinci senesinde Resulullah efendimiz, Habeş
padişahı Necaşi’ye ve Rum imparatoru Herakliyus’a ve Acem
padişahı Husrev’e ve Bizansın Mısır’daki valisi Mukavkas’e ve
Şam’daki valisi Haris’e ve Umman Sultanı Semame’ye mektuplar
göndererek, hepsini imana davet etti. Mektupları götüren elçiler,
gittikleri yerin dillerini bilmiyorlardı. Ertesi sabah, o dilleri söylemeye
başladılar.
Molla Abdurrahman Caminin (Şevahid-ün-nübüvve) kitabında
ve Yusuf-i Nebhani’nin (Huccetullahi alel-âlemin) kitabında,
Resulullah efendimizin daha nice mucizeleri yazılıdır.
Save gölünün kuruması
Sual: Peygamber efendimiz doğduğu zaman, Kâbe’deki putlar
yüzüstü yıkılıyor, Kisra’nın sarayı çöküyor, bin yıldan beri
Mecusilerin yanan ateşi sönüyor. Bir de Save gölünün kuruduğu
bildiriliyor. Save gölünün suçu ne idi de kurudu?
CEVAP
Cansız varlıkların ne suçu olur ki, yani suçu olduğundan değil,
bu gölü halk mukaddes sayar, kuruyacağına asla ihtimal
vermezlermiş. Çok tuzlu imiş, sağdan soldan su gelmiyor, su
seviyesi hep aynı, hiç eksilme olmuyormuş, derinliği beş metre
yüzeyi 12,5 km imiş. Bu göl bir anda kuruyor. Bunun aksine, Şam
tarafında bin yıldan beri suyu akmayan ve kurumuş olan Semave
Nehrinin vadisi de, o gece, su ile dolup taşarak akmaya başlıyor. Bu
tür olaylar cansız varlıkların suçu falan olduğu için değil, onları
mukaddes sayan insanları ikaz için, ibret almaları için ve daha
başka hikmetler yüzünden ihsan ediliyor.
Resulullahın mucizelerinden
Sual: Resulullah'ın hacamat kanını içen olduğu söyleniyor. Kan
içmek caiz mi?
CEVAP
Resulullah efendimizin mübarek kanı, diğer insanların kanı gibi
değildir.
Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Zübeyr, Resulullahın hacamat
edilirken çıkan kanını içti. Resulullah efendimiz, darılmayıp, hatta
gülümseyerek, (Artık Cehennem ateşi seni yakmaz) buyurdu.
Başına bazı işler geleceğini de bildirdi. (Beyheki)
Yine Eshab-ı kiramdan Malik bin Sinan, Resulullahın mübarek
kanını içtiği zaman, ona da, (Cehennem ateşi seni yakmaz)
buyurdu. (İbni Hibban)
Mübarek artığını içen Bereke isimli kadına da, (Artık hiç karın
ağrısı çekmezsin) buyurdu. (Mevahib-i ledünniyye)
Halid bin Velid radıyallahü anh, sarığında taşıdığı bir sakal-ı
şerif için her savaşta zafer kazandı. (Şifa-i şerif)
Bunların hepsi, Peygamber efendimizin mucizelerindendir; fakat
selef-i salihine düşman selefi denilen kimseler, Resulullahın
eşyalarıyla, mübarek saçı ve sakalıyla bereketlenmeyi şirk kabul
ediyorlar.
Bugün 172072 ziyaretçi (515809 klik) kişi burdaydı!

DUYURU PANOSU

SİTEMİZDE ULAŞMAK İSTEYİPTE ULAŞAMADIĞINIZ KONULARI MESAJLA BİLDİREBİLİRSİNİZ.... İSLAMİ BİLGİLER

Video

TR.GG REKLAM

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol