BAŞLIK

Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir. O, kullarının ne yaptıklarını ve ne düşündüklerini bilir. O'nun huzuruna çıkarıldıkları gün herkese yaptıklarını haber verecektir. Allah her şeyi bilir. (NÛR - 64)

Resimler

Dost Siteler

Başlık

Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz. (RA'D/2) O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir. (SECDE/5)

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ TEFSİR ORUÇ ABDEST

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ İLMİHAL BİLGİLERİ MEZHEP CANLI TV MÜBAREK GÜN VE GECELER HADİS NAMAZ KURAN-I KERİM DİNLEPEYGAMBERLER HAYATI NAZAR BESMELENİN FAZİLETİ CİNLER NASİH

Kötü âlimler, din iman hırsızlarıdır

Kötü âlimler, din iman hırsızlarıdır
Sual: Bugün dünyanın her yerinde kötü işler, günahlar
rağbettedir. İyi işlerin, faziletlerin ise öcü gibi gösterilmesi kıyamet
alameti midir?
CEVAP
Evet kıyamet alametidir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kötüler iyi, iyiler kötü gösterilmedikçe, kıyamet kopmaz.)
[Harâiti]
Sık sık duyarız; (Bak herkes böyle yapıyor, onlar yanlış yolda
da sadece sen mi doğru yoldasın) deniyor. İyilik, güzellik, hak gibi
hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde olmaz. Mesela
Çin'in, Japonya'nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların
çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada
gayrı müslimler, Müslümanlardan daha fazla. Azınlıkta kaldığı için
(Müslümanlık hak din değildir) denemez. Çünkü Kur’an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki:
İnsanların çoğuna uyan sapıtır. (Enam 116)
Halkın çoğu kâfirdir. (Nahl 83)
Çoğu fâsıktır. (Maide 49)
Çoğu müşriktir. (Rum 42)
Çoğu iman etmez. (Rad 1)
Çoğu inkârcıdır. (İsra 89)
Çoğu gafildir. (Yunus 92)
Herkes öyle diyo misali, herkese inanmak yanlıştır. Allahü teâlâ
yine buyuruyor ki:
(Bu dinin [İslam’ın] doğru olduğunu insanların çoğu bilmez.)
[Rum 30]
Ekseriya kıymetli şey, altın gibi az olur. Kur'an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
İnananlar azdır. (Sad 24)
Şükreden azdır. (Sebe 13)
Çok kimse, Resulullah efendimizin vârisleri olan Ehl-i sünnet
âlimlerinin kıymetli eserlerinden tercüme ederek yayınladığımız
kitaplara karşı çıkıyor. Sebebi basittir. Bu kitaplarda, Allahü teâlânın
(Hepsinden razıyım. Hepsine Cenneti söz verdim) buyurduğu,
Eshab-ı kiramın tamamı övülüyor. Sahabe düşmanları, elbette buna
karşı çıkar.
Resulullah efendimizin de, (Ümmetimin âlimlerinin farklı
ictihadları, mezheplere ayrılması rahmettir) buyurduğu bildiriliyor.
Mezhepsiz olan elbette karşı çıkar.
Adam Hanefi mezhebinde gusülde ağzın içini yıkamanın farz
olduğunu bilmediği için yıllarca cünüp gezmiştir. Yıllarca sünnet diye
bid’at işlemiştir. Mesela sünnet diye bid’at sakal bırakmıştır.
Farzların yanında nafile ibadetler denizde damla bile değildir.
Adam farzları bırakıp yıllarca nafile ibadet etmiştir. Bu kıymetli
kitaplardan gerçeği öğrenince elbette şok olacaktır.
Bid'at ehlinin, Vehhabiliğin, kamufle adıyla selefiliğin, dinde
reformculuğun, Kadıyaniliğin, Behailiğin, Hurufiliğin, 19’culuğun,
bozuk ve yanlış olduğu, maksatlı kurulduğu, kötü din adamlarının
eşkıya olduğu açıklanıyor. Bu gruplardan birini seven, elbette
bunları kötüler. İbni Teymiyyeci, Abduhçu olan, elbette bunlara karşı
çıkar. Adam, bir hizbin militanı ise, şucu bucu ise, kendi hizbinden
olmayanı kötüler. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Dinde parçalandılar. Her grup, kendi yollarını doğru sanıp
sevinmektedir.) [Müminun 53]
O halde kötü din adamlarından uzak durmalıdır. İmam-ı
Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Dünyalık peşinde olan din adamlarının sözlerini dinlemek,
kitaplarını okumak zehir yemek gibi zararlıdır. Kötü din adamlarının
zararları bulaşıcıdır. Cemiyetleri bozar, milletleri parçalar. Tarihte
İslam devletlerinin başlarına gelen felaketlere hep kötü din adamları
sebep oldu. Devlet adamlarını doğru yoldan bunlar saptırdı.
Peygamber efendimiz, (Müslümanlar 73 fırkaya bölünecek.
Bunların 72 si Cehenneme gidecek, yalnız bir fırkası
Cehennemden kurtulacak) buyurdu. Bu 72 sapık fırkanın reisleri,
hep kötü din adamları idi. Cehennemden kurtulacak olan tek fırka
ise, Ehl-i sünnettir.) [1/47]
İnsanların kötüsü
İmam-ı Rabbani hazretleri yine buyuruyor ki:
(İnsanların kötüsü, kötü âlimlerdir. Bunlar, din, iman hırsızlarıdır.
Kur’an-ı kerimde mealen, (Onlar kendilerini müslüman sanıyor.
Onlar son derece yalancıdır, şeytan onlara musallat olmuştur.
Allahü teâlâyı hatırlamaz ve ismini ağızlarına almazlar, şeytana
uymuşlar, şeytan olmuşlardır. Biliniz ki, şeytana uyanlar ziyan
etti, ebedi saadeti bırakıp, sonsuz azaba atıldı) buyuruluyor.
Büyüklerden biri, şeytanın boş oturduğunu görünce sebebini
sorar. Şeytan, (Zamanın din adamları olan kötü âlimler, insanları
yoldan çıkarmakta, bana o kadar yardımcı olmakta ki, bu mühim işi
benim yapmama lüzum kalmıyor) der. Böyle kötü kimselerden uzak
durmalıdır!) [Müj.Mek.33]
Allahü teâlânın kıymet verdiği ve her şeyin en şereflisi olan ilmi,
mal, mevki kapmaya ve başa geçmeye vesile edenlere, bu ilim
elbette zararlı olur. Halbuki, dünyaya düşkün olmak, Allahü teâlânın
hiç sevmediği bir şeydir. O halde, Allahü teâlânın kıymet verdiği ilmi,
Onun sevmediği yolda harcetmek, çok çirkin bir iştir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âlimlerin en kötüsü, insanların en kötüsüdür.) [Bezzar]
(Kıyamette bir din görevlisi getirilip Cehenneme atılır.
Cehennemdeki tanıdıkları ona, "Sen dünyada dinin emirlerini
bildirirdin. Niçin bu azaba düştün?" derler. O da, "İnsanlara,
günahtır, yapmayın" der, kendim yapardım. "Yapın" dediklerimi
de yapmazdım. Bunun cezasını çekiyorum" der.) [Buhari]
(Miraca çıkınca, ateşten makaslarla dudaklarını kesenleri
gördüm. Her kesilişte dudakları yeniden tamamlanıyordu.
Cebrail aleyhisselam "Bunlar, din görevlisidir, yapmadıklarını
söylerler ve Allah’ın kitabı ile amel etmezler" dedi.) [Beyheki]
(Kıyamette en şiddetli azap, ilmi kendine fayda vermeyen
din görevlisinedir.) [Beyheki]
(Cehennemde azap çekenlerden bazılarının yaydıkları kötü
kokular, diğerlerine ateşten daha fazla azap verir. "Sen ne
günah işledin ki, öyle pis koku çıkarıyorsun?" diye sorulunca,
"Ben din görevlisi idim. Bildiklerimi yapmazdım" der.) [İ.Ahmed]
Vaaz etmek ve dini yazı yazmak, kitap, dergi çıkarmak, ancak
Allah rızası için olunca, mevki, mal ve şöhret kazanmak için
olmayınca faydalı olur. Böyle halis düşünmenin alameti de, dünyaya
düşkün olmamaktır.
İnsanların en iyisi iyi âlimler olduğu gibi, en kötüsü de kötü
âlimlerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetim, kötü âlimler, cahil âbidler yüzünden helâk olur.
Kötülerin en kötüsü kötü âlimlerdir. İyilerin en iyisi de iyi
âlimlerdir.) [Darimi]
Şimdi kendi görüşlerini, sapıklıklarını din gibi ortaya atanlar
çoğaldı. Hadis-i şerifte, (Ümmetim, kötü din görevlilerinden çok
zarar görecektir) buyuruldu. (Hakim)
Zamanımızda hakiki âlim çok azaldı. Önceki âlimler, asr-ı
saadete yakın zamanda yaşadıkları için de kıymetli idi. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(İnsanların en hayırlısı benim asrımdaki müslümanlar
[Eshab-ı kiram]dır. Bunlardan sonra en iyileri, bunlardan sonra
gelenler [tâbi’in]dir. Onlardan sonra da en iyileri, onlardan sonra
gelenler [Tebe-i tâbi’in]dir. Artık bunlardan sonra yalan yayılır,
bunların sözlerine ve işlerine inanmayınız!) [Buhari, Müslim]
Tâbi’inden olan büyük âlimleri, onların yolunu, kurdukları
mezhepleri beğenmeyip, dört mezhepten farklı kitap yazıp, (Biz bir
mezhebe göre değil, İslam’a göre yazıyoruz) diyen cahiller,
kendilerinin büyük âlim olduklarını söylüyorlar. Halbuki hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Âlimim diyen cahildir.) [Taberani]
Bid’at ehli bu sapıklar, kâfirlerden daha zararlı olur. En büyük
kâfirlerden biri Deccal olduğu halde, hadis-i şerifte, (Sizin için
Deccal’den daha çok, sapık önderlerden korkuyorum)
buyuruldu. (İ.Ahmed)
Kâfir, insanın canına kastedebilir. Fakat dört mezhebe uymayan
bu sapıklar, insanın imanına kastedip ebedi Cehennemlik olmasına
sebep olabilir. Bu zamanda sapıklık çoğaldığı için, “âlimim” diye
ortaya çıkan kimselerin peşinden gidenler sapıtabilir. Fakat eskiden
gelmiş, dost-düşman tarafından Ehl-i sünnet âlimi olduğu bildirilen,
imam-ı a’zam, imam-ı Malik, imam-ı Şafi, imam-ı Ahmed, imam-ı
Gazali, Seyyid Abdülkadir Geylani, imam-ı Rabbani gibi herbiri
birer güneş olan âlimlerin yolundan gidilirse, kurtuluşa erilir.
Geri kalışımızın sebepleri
Yabancı yazar, müslümanların geri kalışını ictihada bağlayıp,
(Fukaha, ictihad kapısının kapatılmasında ve bundan böyle dört
mezheple iktifa edilmesinde ittifak etmiştir. Bunun neticesinde İslam
düşüncesi duraklamış, hukukta ve diğer İslami ilimlerde taklit ve
saplantının yayılmasına sebep olmuştur) diyor.
Açıklamaya geçmeden önce şunu tekrar edelim:
Düşünce, bir iş için düşünülen çare veya kıyaslanan neticedir.
Görüş de düşünce demektir.
Nazariye de, akli, zihni esaslara dayanan görüş, teori demektir.
Allahü teâlânın bildirdiği hükümlere ilahi düşünce, ilahi görüş,
ilahi nazariye, ilahi şuur denmez. İslam düşüncesi denmez.
Bunları kullanmak küfürdür.
İctihad kapısını kimse kapatmamıştır. Ehli olmadığı için
kendiliğinden kapanmıştır. Kapalıya kapalı demek, kapatmak
değildir. Kapatmaya yetkisi olanın açmaya da yetkisi olur. İctihad
edip etmemekle, geri kalışımızın bir alakası yoktur. Milyonlarca
insan ehil olup olmadığına bakmadan, kitap yazıyor, ictihad yapıyor.
Madem ictihad yüzünden geri kaldık. Şimdi herkes ictihad yaptığı
halde niçin ilerlemiyoruz?
Mason Abduh ve onun Reşit Rıza ve Meraği gibi çömezleri,
mezheplere saldırıp, (mezhepler birleştirilmeli) diyerek mezhepleri
kaldırmaya çalışmışlardır. İngiliz casusu Hempher de aynı yolda
hareket ederek Necdiliği kurdurmuştur. Aynı art niyetli kimseler,
herkes ictihad etmeli diyerek ehli olmayan kimselerin de ictihada
yeltenmelerine sebep olmuşlardır. Hadis-i şerifte, (Her asır, bir
öncekinden daha kötü olacaktır) buyuruldu. Bu bakımdan sonraki
asırlarda birinci asırdaki gibi büyük âlimler yetişmedi. Yetişmesi de
çok zordur. Bu zoru başarabilen az da olsa çıkarsa, buna kimse bir
şey demez.
Müctehide ihtiyaç yok
Hicri 4. asırdan sonra mutlak müctehid olarak meşhur olan
görülmedi. Mutlak müctehide ihtiyaç da kalmadı. Çünkü Allahü teâlâ
ve onun Resulü Muhammed aleyhisselam, kıyamete kadar, hayat
şekillerinde ve fen vasıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin
hepsine şamil olan hükümlerin hepsini bildirdi. Müctehidler de,
bunların hepsini anlayıp, açıkladı. Sonra gelen âlimler, bu ahkamın,
yeni olaylara nasıl tatbik edileceğini tefsir ve fıkıh kitaplarında
bildirdi. Müceddid denilen bu âlimler kıyamete kadar mevcuttur.
İctihad kapısı açık diye herkes destursuz girerse, birbirine zıt
gibi görünen hadis-i şerifleri görünce ne yapacaktır? Mesela imam
arkasında Fatihanın okunacağına dair de, okunmayacağına dair de
hadis var. İcazetsiz bir kimse, bunları okuyunca ya Peygambere
suizan edecek, yahut hadis âlimine iftira edecektir. Ehli olmayanların
hüküm çıkarmak niyetiyle hadis okuması, elbette doğru olmaz.
Dünya işlerinde bile işinin ehli olmayan bir kimse, yaptığı şeyi
başaramaz. Mesela, (Ehliyeti olan şoför olmalıdır) demek yanlış
mıdır? (Herkes araba kullansın) demek doğru olur mu? (Herkes göz
ameliyatı yapmalıdır) demek ne kadar saçmalıktır. (Herkes hadis
kitabı okumalı, hadisten hüküm çıkarmalı, Kur'an meali okuyup
ondan hüküm çıkarmalı) demek daha tehlikelidir. Araba
kullanmasını bilmeyen, bir kaza yapabilir ve canından olabilir. Fakat
hadisi, Kur'anı anlamayan kimse, bunlarla amel edeceğim derken
dininden olur.
Her işi ehline bırakmak kadar tabii ne olabilir? Biz, (İş ehline
verilmeli) diyoruz. O, (hayır herkes hadis okumalı, herkes meal
okumalı, anladığı gibi amel etmelidir) demek istiyor. Bu, ilme
düşmanlıktır. Herkesin âlim olmasını, müctehid olmasını istemek,
akla da, ilme de aykırıdır. Müctehid olmanın birçok şartları vardır.
Bunlardan biri de ilâhi mevhibeye sahip olmak yani evliya olması da
gerekir. Fakat her evliya da müctehid değildir. İctihad, ayağa
düşürülmemelidir.
Önce temel bilgi gerekir
Bazı okuyucular, İbni Teymiye’nin veya İbni Sebe’nin yanlış
görüşlerinin neler olduğunu soruyorlar. Mesela, (İbni Teymiyeci bir
arkadaşımız var. İbni Teymiye’nin hatalarını bildirin de arkadaşımızı
vazgeçirelim) diyorlar. Abduh’u, Kardavi’yi veya daha başkalarını
soruyorlar. Bunların yolundan giden kimseler, Ehl-i sünneti
bilmedikleri için verilecek cevaplar onları tatmin etmez. Çünkü temel
dini bilgileri yok. Cevap olarak onlar mezhepsiz desek, temel bilgileri
olmadığı için, vehhabilerden duyduklarını tekrarlayıp, “Âlimin
mezhebi mi olur, Eshabın mezhebi mi vardı” diyeceklerdir. Kerameti
inkâr ediyorlar desek, yine onların etkisiyle, papağan gibi
ezberlediklerini tekrarlayıp, “keramete inanmak şirk” diyeceklerdir. O
sapıklar, “Tek tanrıya inanan herkes, Cennete gidecektir” diyorlar,
Hıristiyan ve Yahudileri de Cennete sokuyorlar desek, doğrusu da
öyle değil mi diyeceklerdir. Bunun gibi yüzlerce şey söylense
verecekleri cevaplar aynıdır. Çünkü din düşmanları onları papağan
haline getirmiştir. Bu acı durumlardan kurtulmak için önce temel din
bilgilerini bilmek gerekir.
İman nedir? Hak din hangisi? Mezhep ve mezhepsizlik nedir?
Mucize ve keramet nedir? Bunları doğru olarak bilenin Ehl-i sünnet
olduğu anlaşılır. Bunları bilene, sapıkların sapıklığını anlatmak
kolaydır. (İbni Teymiye, Cehennemin ebedi olduğunu inkâr eden bir
mezhepsiz) dersek kolayca anlar.
Muhatabımız Ehl-i sünnet değilse böyle söylememizin hiçbir
kıymeti kalmaz. Bir örnek verelim. Mesela imanı anlatalım:
Amentü’deki altı esastan birine inanmayanın imanı geçersizdir. Yani
bu altı esastan birini inkâr eden kâfir olur. Bunun için inanmak değil,
doğru inanmak önemlidir. Ahirette kurtulmak, ibadetin çok olmasına
değil, doğru imana bağlıdır. Elimizde sağlam ölçü vardır. Ehl-i
sünnete göre iman, Amentü’de bildirilen altı esasa inanmaktır.
Ancak böyle inananlar Ehl-i sünnettir.
Amentü’deki bu altı esasa inanan kimse, bilir ki, Yahudiler de
Hıristiyanlar da, her Peygambere ve her semavi kitaba inanmazlar,
mesela Muhammed aleyhisselamı Peygamber ve Kur’an-ı kerimi
semavi kitap kabul etmezler. Peki bunlara iman sahibi demek
mümkün mü? Elimizdeki sağlam ölçüye uymamaktadır. Kur’an-ı
kerimde (Hak din ancak İslam’dır) buyuruluyor. Yahudilik ve
Hıristiyanlık hak din denmiyor, aksine, (Onları dost edinenin
Allah’ın düşmanı) olduğu bildiriliyor. Amentü’yü Ehl-i sünnet gibi
inanana imanı anlatmak kolaydır. Amentü’ye inanmayana da
sözümüz yoktur.
Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:
İman, Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından
getirdiği bilgilere kalbin inanması demektir. Bu bilgileri araştırıp
anlamak gerekmez. (Hadika) [Resulullaha inanmak demek, Onun
bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek
demektir.]
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyurdu ki:
İman, kalbin tasdiki, kabul etmesi, inanması demektir.
İnanmanın azı, çoğu olmaz. Mümin büyük günah işlese de imanı
gitmez, kâfir olmaz. Ahirette kurtulmayacak olan yalnız kâfirlerdir.
Zerre kadar imanı olan kurtuluşa kavuşur. (2/67)
Diğer hususlar da iman örneğindeki gibidir. Ehl-i sünnete
uymayan kitap ve yazarlardan uzak durmalı. Çünkü bunlar,
yaldızlanmış necasete veya altın kupada sunulan zehire benzer.
Süsüne, kabına veya görünüşüne aldanıp, sonsuz saadetten
mahrum kalmamalıdır.
Ahir zaman şeyhleri
Sual: Beni bir şeyhin sohbetine götürdüler. Ben gelince
Mektubat-ı Rabbaniden okudular. (Teheccüd namazı, tarikai
aliyyenin zaruriyyatındandır) diye bir cümle geçti. Şeyh, buna farz
diyebiliriz dedi. Şeyhin teheccüd namazına farz demesi doğru
mudur?
CEVAP
Teheccüd namazı nafiledir, Peygamber efendimize farz idi.
Tarikai aliyyede teheccüde çok önem verirlerdi. Şimdi tarikai aliyye
mensupları kalmadı.
Gece yarısından sonra kılınan teheccüd namazı, gündüz kılınan
bin rekattan daha faziletlidir. Bir saat ilim öğrenmek, [mesela ilmihal
okumak] geceyi ibadetle geçirmekten daha çok sevaptır. (Dürr-ülmuhtar)
İmam-ı Rabbani hazretleri de, (Nafile, farzın yanında denizde
damla bile değildir) buyuruyor. Bu ifade, şeyhin sözünün ne kadar
yanlış olduğunu göstermektedir. Ahmet Yesevi hazretleri o
devirdeki şeyhler için der ki:
Durmaz keramet satar
Ahir zaman şeyhleri
Her gün battıkça batar,
Ahir zaman şeyhleri
Farzı geriye atar,
Nafile oruç tutar,
Dini paraya satar,
Ahir zaman şeyhleri
Beline kuşak bağlar,
Sözleri yürek dağlar
Para toplarken ağlar,
Ahir zaman şeyhleri
Ağlaması göz boyar,
Her gün ayağı kayar,
Kendini adam sayar,
Ahir zaman şeyhleri
Başına sarık sarar,
Kendine mürit arar,
İlmi yok neye yarar,
Ahir zaman şeyhleri
Dünyaya kucak açar,
Zoru görünce kaçar,
Her yere küfür saçar,
Ahir zaman şeyhleri
Şeyhlik ulu bir iştir,
Hakka doğru gidiştir
Yaklaşılmaz ateştir,
Ahir zaman şeyhleri
Salih şeyhler nerdedir,
Kötüler her yerdedir,
Hak yoluna perdedir,
Ahir zaman şeyhleri
Âlimleri kötülemek
Sual: Mezhepsiz diyerek bir çok âlimi kötülemek, gıybet olduğu
için ve ölülerimizi iyilikle anmak gerektiği için yanlıştır. Kul hatasız
olmaz. Bu hataları örtmek yerine açığa çıkarma uygun mu?
CEVAP
Bu sözler, Eshab-ı kiramı ve İslam âlimlerini tenkit edenler için
doğrudur. Çünkü din âlimleri kötülenmez. İbni Asakir hazretleri,
(Din âlimlerinin etleri zehir gibidir. Koklayan [tenkide yönelen]
hastalanır, tadan [kötüleyen] ölür) buyuruyor. Eshab-ı kiramı
kötülemek ise daha kötüdür. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onların [Eshabın] izinden
gidenlerden Allah razıdır, onlara Cenneti hazırlamıştır.) [Tevbe
100]
Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Eshabım arasında fitne çıkacak, Allahü teâlâ benimle olan
sohbetlerinin hürmetine o fitnelere karışanları, affedecektir.
Sonra gelenler ise, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak
Cehenneme girecektir.) [Müslim]
Eshabın hepsi bizim ölülerimiz olduğu için de tenkit edilmez.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölülerinizi iyilikle anın. Eğer Cennetlikse, kötü söylemekle
günahkâr olursunuz. Cehennemlik ise, zaten içinde bulunduğu
hâl kâfi gelir.) [Nesai]
Mezhepsizlerin hataları, kul hatasız olmaz kabilinden basit
hatalar değildir, imanı ilgilendiriyor. Bir kısmı bid’at, bir kısmı ise
küfürdür. Mesela, İbni Teymiye gibi Arşın kıdemine kani olmak,
(Arşı yaratılmış kabul etmemek), Abduh gibi düşük faizlere cevaz
vermek, Efgani gibi “Peygamberlik bir sanattır” demek, Reşit Rıza
gibi icmayı inkâr edip telfîk zihniyetini savunmak, Şevkani gibi taklidi
haram saymak, İzmirli İsmail Hakkı gibi camilere sandalye, sıra,
müzik aletleri konmasını ve Türkçe namaz kılınmasını istemek,
Emekli postacı gibi Eshab-ı kirama dil uzatmak, basit birer hata
değildir. Efgani hayranı birisi çıkıyor, (Abduh gibi reform yapıp dini
değiştirmek gerekir. Kızıl kâfir Halife II. Abdülhamid han, şampanya
yerine hâlâ ayran içiyor. Kâfirleri yakacak yerde tuttun Müslümanları
yaktın, adaletin nerde ey ilahi?) diyor. Bunlar basit hata mı? Bunları
bilip de, susmanın vebali büyüktür. Çünkü hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Bid’atler yayılıp, sonra gelenler, öncekilere lanet ettiği
zaman, doğruyu bilenler herkese söylesin! Söylemeyip
gizleyen, Allah’ın indirdiği Kur’anı gizlemiş olur.) [İbni Asakir]
(Ortalık karışır, yalanlar yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır
ve Eshabıma dil uzatıldığı zaman, doğruyu bilenler herkese
bildirsin! Allahü teâlânın, meleklerin ve bütün insanların laneti,
doğruyu bilip de, gücü yettiği halde bildirmeyene olsun.) [Ebu
Nuaym, Deylemi]
Lanete müstahak olmamak için, susmayıp bunları söylemek
gıybet olmaz. Çünkü gıybet, bir kimsenin gizli bir kusurunu,
arkasından söylemektir. Kâfir ve fâsıkların, alış verişte hile
yapanların, dinimizi yanlış anlatanların, yanlışlıklarını söylemek
lazım olduğundan gıybet olmaz. (Redd-ül-muhtar)
Âlimin de kötüsü olur
Sual: İmam-ı Rabbani, (Mehdi, Medine’deki bid’at ehli olan
âlimi öldürecektir) diyor. Bid’at ehli olana âlim denir mi hiç? Bir de
Seyyid Abdülhakim efendi diyor ki: (Zemahşerî, tefsir, fıkıh ve
lügat âlimi idi. Mutezile mezhebinde idi. Ölürken tevbe ettiği
söylenmektedir. Kur’an-ı azîmüşşanın muciz olduğunu
anlatmakta; esas, senet olan belâgat ilminin âlimlerinin en
yüksek derecesinde olduğundan, Ehl-i sünnetin tefsir âlimleri,
Kur’an-ı kerimin belâgatini anlatan kısımları, onun tefsirinden
almışlardır.) Mutezile olan birine âlim demek caiz midir?
CEVAP
Her âlim, Cennetlik demek değildir. Onlardan da Cehenneme
giden olacaktır. Kur’anda, kötü âlimler, dilini sarkıtıp soluyan
köpeğe, kitap yüklü merkebe benzetilmiştir. (Cuma 5, Araf 176)
Kötü âlimler hakkında hadis-i şeriflerden bazıları da şöyledir:
(Âlimlerin iyisi, insanların en iyisi, kötüsü de, insanların en
kötüsüdür.) [Bezzar]
(Yazıklar olsun kötü âlimlere ki, ilmi ticarete alet ederler.)
[Hakim]
(Amelsiz âlim, mum gibidir, kendini yakar, insanları
aydınlatır.) [Bezzar]
(Ümmetim, kötü âlimler, cahil abidler yüzünden helak olur.)
[Darimi]
(Kıyamette en şiddetli azap, ilmi kendine fayda vermeyen
âlime olur.) [Beyheki]
(İlmini, insanlara öğretmeyen âlime, kıyamette ateşten yular
bağlanır.) [Tirmizi]
(Kıyamette bir din adamı Cehenneme atılır. Tanıdıkları ona,
"Sen dünyada dinin emirlerini bildirirdin. Niçin bu azaba
düştün?" derler. O da, "İnsanlara, günahtır, yapmayın" der,
kendim yapardım. "Yapın" dediklerimi de yapmazdım. Bunun
cezasını çekiyorum" der.) [Buhari]
(Öyle bir zaman gelir ki, âlimler fitne unsuru olur.) [Ebu
Nuaym]
Demek ki âlimlerin iyisi de, kötüsü de oluyor.
Hakiki İslam âlimleri elbette çok kıymetlidir. İslamiyet’in temeli
üçtür: 1-İlim, 2- Amel 3- İhlas.
1- İlim, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenilir.
2- İlme uygun olan ameldir. İlmi ile amel etmeyen hakiki âlim
olamaz. Bir hadis-i şerif meali:
(Âlim, ilmi ile amel edendir.) [Ebuşşeyh]
3- İlimde ve amelde ihlas sahibi olmaktır. İhlas, ilmin ve amelin
Allah rızası, Allah sevgisi ile olmasıdır. İhlas yoksa ilim de amel de
makbul değildir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, ancak ihlasla yapılan ameli kabul eder.) [Dâre
Kutni]
İlim, amel ve ihlas sahibi olana ancak İslâm âlimi denir. Hakiki
âlim, Kur'an-ı kerimi, hadis-i şerifleri açıklayan salahiyetli, yüksek
insandır. Sünneti, bid'ati bilir. Hakkı bâtıldan ayırır. İlmi çok olduğu
halde, hakkı bâtıldan ayıramayan, hakiki âlim değildir. 72 sapık
fırkanın önderleri de âlim idi, hakkı bâtıldan ayıramadıkları, Ehl-i
sünnetten ayrıldıkları için dalalete düşmüşlerdir. Yalnız akla uyup,
yalnız ona güvenip yanılan kimseye felsefeci denir. Aklın erdiği
şeylerde ona güvenen, aklın ermediği yanıldığı yerlerde, İslam ışığı
altında akla doğruyu gösteren büyüklere İslam âlimi denir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Dünyalık peşinde olan din adamlarının sözlerini dinlemek,
kitaplarını okumak zehir yemek gibi zararlıdır. Kötü din adamlarının
zararları bulaşıcıdır. Toplumları bozar. Tarihte İslam devletlerinin
başlarına gelen felaketlere hep kötü din adamları sebep oldu. Devlet
adamlarını doğru yoldan bunlar saptırdı. 72 sapık fırkanın reisleri,
hep kötü din adamları idi.) [1/47]
Kötü âlimler
Sual: Dini anlatıp da kendisi uygulamayan âlimler, ilimleri
sayesinde kurtuluşa ererler mi?
CEVAP
Aksine daha büyük azaplara maruz kalırlar. Kur’an-ı kerimde,
kötü din adamları, kitap yüklü merkebe benzetilmiştir. (Cuma 5)
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(İlmiyle amel etmeyen âlim, kıyamette en şiddetli azaba
düçar olur.) [Beyheki]
(Miraca çıkınca, ateşten makaslarla dudaklarını kesenleri
gördüm. Her kesilişte dudakları yeniden tamamlanıyordu.
Cebrail aleyhisselam, “Bunlar, din görevlisidir, yapmadıklarını
söylerler ve Allah’ın kitabıyla amel etmezler” dedi.) [Beyheki]
(Cehennemde azap çekenlerden bazılarının yaydıkları kötü
kokular, diğerlerine ateşten daha fazla azap verir. “Sen ne günah
işledin ki, öyle pis koku çıkarıyorsun?” diye sorulunca, “Ben din
görevlisi idim. Bildiklerimi yapmazdım” der.) [İ. Ahmed]
(İnsanlara hayrı öğretip de kendisini, kendi kusurunu
görmeyen âlim, tıpkı başkalarını aydınlattığı halde kendisini
yakıp bitiren kandile benzer.) [Taberanî]
(Kıyamette, ilmiyle amel etmeyen âlimin Cehennemde
çıkardığı kötü kokudan, Cehennem halkı rahatsız olarak, “Ey
kötü kişi, çektiğimiz azap yetmez gibi, bir de senin çıkardığın kötü
kokuya mı katlanalım? Sen ne yaptın da, bu duruma düştün?”
derler. Âlim ise, “İlim sahibi idim, fakat ilmimle amel etmezdim”
diye cevap verir.) [İ. Ahmed]
(Zebaniler Cehennemde günahkâr hâfızlara, puta
tapanlardan önce azap yapar. Çünkü bilerek yapılan günah,
bilmeyerek yapılandan daha kötüdür.) [Taberanî] (Buradaki
hâfızlar, haramlardan sakınmaya önem vermeyip, küfre giren
hafızlardır.) [İ. Ahlakı]
(Amelsiz âlim mum gibidir, insanları aydınlatırken kendini
yakar.) [Bezzar]
(Âlimlerin en kötüsü, insanların en kötüsüdür.) [Bezzar]
(Ümmetim, kötü din görevlilerinden çok zarar görecektir.)
[Hâkim]
Resulullah, (Hüzün kuyusundan Allah’a sığının!) buyurdu. Bu
kuyunun ne olduğu sorulunca, buyurdu ki: (Cehennemdeki bir
kuyudur ki, Cehennem, her gün dört yüz defa o kuyunun
dehşetinden Allah’a sığınır. Oraya en çok, mürai âlimler girer.)
[Buhârî]
Mürai, riya yapan, gösteriş için ibadet eden demektir.
Bugün 172075 ziyaretçi (515861 klik) kişi burdaydı!

DUYURU PANOSU

SİTEMİZDE ULAŞMAK İSTEYİPTE ULAŞAMADIĞINIZ KONULARI MESAJLA BİLDİREBİLİRSİNİZ.... İSLAMİ BİLGİLER

Video

TR.GG REKLAM

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol