BAŞLIK

Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir. O, kullarının ne yaptıklarını ve ne düşündüklerini bilir. O'nun huzuruna çıkarıldıkları gün herkese yaptıklarını haber verecektir. Allah her şeyi bilir. (NÛR - 64)

Resimler

Dost Siteler

Başlık

Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz. (RA'D/2) O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir. (SECDE/5)

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ TEFSİR ORUÇ ABDEST

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ İLMİHAL BİLGİLERİ MEZHEP CANLI TV MÜBAREK GÜN VE GECELER HADİS NAMAZ KURAN-I KERİM DİNLEPEYGAMBERLER HAYATI NAZAR BESMELENİN FAZİLETİ CİNLER NASİH

Gerçek ve sahte âlimler

Gerçek ve sahte âlimler
Sual: Âlimin iyisini, kötüsünü, gerçeğini, sahtesini nasıl anlarız?
CEVAP
Ehl-i sünnet itikadında olmayan, iyi âlim olamaz. Dört hak
mezhepte olmayan ve bu büyüklerden nakletmeyen yani kendi
görüşünü dinin emri gibi bildiren kimseden, iyi âlim olamaz. Bid’at
ehlini büyük bilen âlim olamaz.
Bunlar ana kaidelerdir. Bunlara uymayanların zaten her yazısı,
her sözü yanlış olabilir, zararlı olabilir, yani onda her türlü bozukluk
olabilir.
Gerçeğini sahtesini anlamada bazı ölçüler özetle şöyledir:
1- İslam âlimi yerden ot gibi, mantar gibi bitmez, hocasız,
icazetsiz, âlim olmaz. Mutlaka Peygamber efendimize dayanan bir
silsilesi olur. Mesela, İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani ve Mevlana
Halid-i Bağdadi hazretleri gibi.
2- Ehl-i sünnet itikadında olur. Dört hak mezhepten birine uyar,
dindeki dört delili kabul eder, ihtiyaç halinde başka mezhebi taklit
etmeye karşı çıkmaz.
3- Dinimiz nakil dinidir. İman ibadet bilgileri kıyamete kadar
değişmez. Eserlerinde buna dikkat eder, yani sadece bu kıymetli
bilgileri nakleder.
4- Hiçbir fıkıh kitabına dayanmadan, ilhamla söylüyorum
diyerek, görüşünü, dinde senet gibi, bir ilim gibi göstermeye
çalışmaz.
5- Bid’at ehliyle, bunları destekleyenlerden mesela, Mason
Abduh’u övüp (Abduh gibi dinde reform istiyorum, Abduh benim
üstadım) diyenlerden, uzak durur. Bunların zararlarını, yanlışlarını
bildirmeyi vazife bilir.
6- (Yalnız Kur’an) diyerek sünneti, icmayı ve kıyası kabul
etmeyen, Kur’an-ı kerimden kendi anladığını senet kabul eden
zındıklardan uzak durur. Bunların yanlışlarını bildirmeyi vazife bilir.
7- (Müslüman olması şart değil, Allah’a inanan herkes, hatta
Hıristiyanlar ve Yahudiler Cennete gidecektir, bunlar da imanlıdır)
diyen sapıklardan uzak durur. Bunların zararlarını, yanlışlarını
bildirmeyi görev bilir.
8- Hepsi Cennetlik olan Eshab-ı kiramın hiçbirisine dil uzatmaz,
hepsini hürmetle anar. Yahudilerin kurduğu İbni Sebeciliğin,
Hurufiliğin zararlarını bildirir.
9- İngilizlerin kurduğu Vehhabilikten, bunların bozuk
inançlarından uzak durur. Bunların zararlarını, yanlışlarını bildirmeyi
önemli vazife bilir.
10- Osmanlı sultanlarını, özellikle II. Abdülhamit Han’ı
kötülemez.
11- Kendini Mehdi sanmaz veya Mehdi gelmiştir demez yahut
Mehdilik mecazidir diyerek, bunu ve diğer kıyamet alâmetlerini inkâr
etmek için, tevile sapmaz.
12- Hiç bir İslam âlimi, kendine unvan vermemiş, kendisini
övmemiştir. Hatta, (Kendini Frenk kâfirinden üstün gören Allahü
teâlâyı tanıyamaz) buyurmuşlardır. Kendini Kaf dağında görüp de,
kendi kendine övücü unvanlar vermez.
Âlimler de insandır
Sual: Bir arkadaşım önceleri, (Allah'a inanırım; ama
peygamberlere inanmam) diyordu. Daha sonra, (Allah'a inanınca
peygamberlerine de inanmak gerekir) dedi ve artık peygamberlere
de inanıyor; fakat şimdi de, (Mezheplere inanmam, âlimlere
inanmam. Âlim de insandır, o da hata eder. Din kitaplarındaki
bilgilerin mutlaka doğru olduğu söylenemez. Onlar da insandır, hata
edebilir) diyor. Böyle demesi uygun mu?
CEVAP
Âlim diye, günümüzdeki yazarları ve profesörleri değil de,
İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani gibi yetkili âlimleri ve onların
eserlerini kastediyorsa kesinlikle uygun değildir. Peygamber
efendimiz çeşitli hadis-i şeriflerinde, (Âlimler benim vârislerim,
vekillerimdir. Eshabımın hangisine uyarsanız doğruyu
bulursunuz) buyuruyor. Vekilin yaptığı işin hükmü, aslın yaptığı işin
hükmü gibi geçerlidir. Mezhebe uyan Peygamber efendimize uymuş
olur.
(Âlimler de insan, ya hata ederlerse ne olacak?) diye hatıra
gelebilir. İctihad makamına yükselmiş bir âlimin hatasını, ictihad
derecesine yükselmiş başka bir âlim bile bilemez; çünkü (İctihad
ictihadla nakzedilemez) yani onun hükmünü bozamaz, o ictihadı
hükümsüz hale getiremez. Onun için müctehidin hatası bilinemez.
Onun Allah indinde bir hatası varsa, yine ictihadı için sevab alır.
Sevab alınan bir ictihad için hata denmez. (Âlim de insandır, o da
hata eder) demek yanlış olup, âlimlere olan itimadı sarsar. Âlimlere
itimat sarsılınca hadis-i şeriflere, zayıf veya uydurma gözü ile
bakılmaya çalışılır. Bir âlimin, bir hatasını bulduk denirse, öteki
sözlerine nasıl itimat edilir ki? Artık o âlimin bütün ictihadlarına
şüphe ile bakılır. İslam âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis olmaz.
Bir tane var denirse, ötekilere nasıl itimat edilir ki? Hadislere
uydurma damgası basmakla, dine olan itimat sarsılmaya başlar.
Hadislere itimat kalkınca, Kur’an-ı kerimi açıklayan hadis-i şerifler
yok olmuş olur ve herkes, Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre
açıklamaya çalışır. Adı İslam da olsa, yerini başka bir din alır.
Hele, Peygamber efendimize kadar hocaları, silsilesi malum
olan ve icazet sahibi, yetkili bir âlim için, (O da insandır, hata
edebilir) demek çok yanlıştır. Bu da, hocaya olan itimadı sarsmak
için söylenmiş bir sözdür. Hocaya itimat sarsılınca, onun vekiline de
itimat kalmaz. Hocayı kabul edenin, vekilini de aynen kabul etmesi
gerekir. Kabul etmezse hocasına da itimat etmediği anlaşılır.
(Hoca, onu değil de şunu vekil etmeliydi) demek de, hocayı
kabul etmemek olur. Vekili kötülüyor gibi görünse de, aslında itiraz
hocayadır. Ebu Cehil de, (Kureyş büyükleri, zenginler dururken bir
yetim nasıl peygamber olur) diyerek Resulullahın peygamberliğini
kabul edememişti. Ebu Cehil, burada Allahü teâlâyı suçlamaktadır.
(Bu işe layık olmayan birisini nasıl peygamber yaparsın) demek
istiyordu. İşte bunun gibi, hocanın vekilini kabul etmeyenler de,
hocayı kabul etmemiş olurlar. Resulullahın vârisleri, vekilleri olan
müctehidlerin mezheplerini kabul etmeyenler, Resulullahı kabul
etmemiş olurlar. (Niye buna ictihad etme yetkisini verdin?) demek,
aslında Resulullahı suçlamak olur. Hiçbir zaman unutulmamalı ki,
vekil asıl gibidir.
Ortada din kalmaz
Sual: Dinde, din kitaplarından nakli esas almak yanlıştır. Âlimler
de insan, biz de insanız. Niye onlardan nakli esas alalım ki?
CEVAP
Bu söz, mezhepsizlerin çok kullandığı bir ifadedir. İnsan
denince, cahili de, âlimi de, kâfir de anlaşılır. Her Müslüman, hatta
Peygamber efendimiz de insandır. Bunların hepsinin, insan
olduğunu bilmeyen yoktur. Bunun için, (Onlar da insandır) sözünün
içinde hakaret yatmaktadır. Onlar da, sıradan bir insan denilmek
isteniyor. Bu sözü ancak, kendini de onlar gibi büyük bilen veya
onları da kendisi gibi aşağı gören söyleyebilir.
Muteber kitap demek, dinde senet olan kitaplar demektir. Dinde
dört delil vardır. Bunlardan sonuncusu, kıyas-ı fukahadır. Fukaha
yani âlimler, insan diye atılırsa, ortada din kalmaz; çünkü bu âlimler,
Resulullahın vârisleridir. Kur’an-ı kerimde, (Âlimlere sorun)
buyuruluyor. Âlimleri, onlar da insandır diyerek küçültmek, insanı
küfre kadar sürükleyebilir; çünkü Allahü teâlânın ve Resulünün
kıymet verdiği kimseleri küçültmek, dinin sahibini yalanlamak olur.
Bugün 172072 ziyaretçi (515799 klik) kişi burdaydı!

DUYURU PANOSU

SİTEMİZDE ULAŞMAK İSTEYİPTE ULAŞAMADIĞINIZ KONULARI MESAJLA BİLDİREBİLİRSİNİZ.... İSLAMİ BİLGİLER

Video

TR.GG REKLAM

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol