BAŞLIK

Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir. O, kullarının ne yaptıklarını ve ne düşündüklerini bilir. O'nun huzuruna çıkarıldıkları gün herkese yaptıklarını haber verecektir. Allah her şeyi bilir. (NÛR - 64)

Resimler

Dost Siteler

Başlık

Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz. (RA'D/2) O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir. (SECDE/5)

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ TEFSİR ORUÇ ABDEST

İSLAMİ BİLGİLER NAMAZ İLMİHAL BİLGİLERİ MEZHEP CANLI TV MÜBAREK GÜN VE GECELER HADİS NAMAZ KURAN-I KERİM DİNLEPEYGAMBERLER HAYATI NAZAR BESMELENİN FAZİLETİ CİNLER NASİH

Fıkıh ilminin önemi

Fıkıh ilminin önemi
Sual: Mealden mi yoksa fıkıh kitabından mı dini öğrenmeyi
tavsiye edersiniz?
CEVAP
Mealden tefsirden din öğrenilmez. Ahmed Tahtavi hazretleri
buyuruyor ki:
Kur'an-ı kerimdeki Allah’ın ipine sarılın ifadesindeki ipten
maksat, cemaattır. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh
âlimlerinden bir karış ayrılan dalalete düşer. Sivad-ı a'zam, fıkıh
âlimlerinin yoludur. Fıkıh âlimlerinin yolu da, Resulullah efendimizin
ve Hulefa-i raşidinin yoludur. Kurtuluş, Ehl-i sünnet vel cemaat
fırkasındadır. Fırka-i naciyye, bugün dört mezhepte toplanmıştır. Bu
zamanda bu dört hak mezhepten birine uymayan, bid'at ehlidir.
(Tahtavi)
Muhammed Hadimi hazretleri buyurdu ki:
(Dindeki dört delil, müctehid âlimler içindir. Bizim için delil,
mezhebimizin bildirdiği hükümdür. Çünkü biz, âyet ve hadisten
hüküm çıkaramayız. Bunun için, mezhebimizin bir hükmü, âyet ve
hadise uymuyor gibi görünse de, mezhebimizin hükmüne uyulur.
Yahut başka bir âyet veya hadisle değişmiştir, yahut tevil edilmesi
gerekir. Bunları da ancak müctehid âlimler anlar. Bunun için tefsir ve
hadis değil, âlimlerin kitaplarını okumak gerekir.) [Berika]
Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Bir işte anlaşamazsanız bu işin hükmünü, Allah ve
Resulünden anlayın!) [Nisa 59]
Buradaki Anlayın emri müctehid âlimler içindir. Çünkü Allahü
teâlâ, âlimlere sorulmasının gerektiğini bildiriyor. Kur’an-ı kerimde
buyuruluyor ki:
(Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) [Nahl 43]
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada
verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad
sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i anilmünker sevabı yanında,
denize nispetle bir damla su gibidir.) [Deylemi]
(Fıkıh öğrenmek her müslümana farzdır. Fıkhı öğrenin ve
öğretin, cahil olarak ölmeyin!) [İ. Maverdi]
(İbadetlerin en kıymetlisi fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.)
[İbni Abdilberr]
(Her şeyin dayandığı direk vardır. Dinin temel direği, fıkıh
ilmidir.) [Beyheki]
(Âlimlerin en hayırlısı fıkıh âlimleridir.) [İ. Maverdi]
(Allahü teâlâ, iyilik vermek istediği kimseyi fıkıh âlimi
yapar.) [Buhari]
(Fıkhı bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp,
gündüz yıkana benzer.) [Deylemi]
(Hikmetsiz kalb, harap ev gibidir. Şu halde öğrenin, öğretin.
Fıkıh öğrenin, cahil olarak ölmeyin. Çünkü Hak teâlâ cahillik
için mazeret kabul etmez.) [İ. Sünni]
(Allah indinde en üstün kimse fakihtir.) [M. Zühdiyye]
(Az fıkıh, çok ibadetten iyidir. İhlasla ibadet edene fıkhı
öğrenmek nasip olur.) [Taberani]
Hazret-i Ebu Bekir (Ya Resulallah, savaştan başka cihad yolu
var mı?) diye sordu. Resul-i ekrem buyurdu ki:
(Evet vardır. Emr-i maruf ve nehy-i münker yapmaktır.)
[Tibyan]
Fıkhı öğrenmek her Müslümana farz-ı ayndır. Fıkıh âliminin
Müslümanlara sağladığı faydanın sevabı, cihad sevabından çoktur.
(Redd-ül-muhtar)
Mezhep imamları, (Âlimlerden sorup öğrenin) mealindeki âyet
gereğince, Kur'an-ı kerimin manasını, Tabiinden ve Eshab-ı
kiramdan öğrenerek, kitaplarına yazmışlardır. Diğer âlimlerimiz de,
bunların kitaplarından, tefsirden, hadisten anladıklarını, bizim
gibilere açık, kolay öğretmek için, binlerce Fıkıh ve İlmihal kitabı
hazırlamışlardır. (Birgivi)
Ehl-i sünnet itikadını ve farzları, haramları öğrenmek farzdır.
Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh, âyet ve hadislerden
çıkarılmıştır. (Hadika)
Fıkıh, salih kimselerin yazdığı ilmihallerden öğrenilir. Ehl-i
sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden derlenerek hazırlanan (Tam
İlmihal Seadet-i Ebediyye) kitabı, fıkıh bilgileri öğrenilecek en emin
kaynaktır.
En lüzumlu bilgiler
Lüzumlu fıkıh bilgilerini öğrenmek farz-ı ayn iken, bu farzı terk
edip, (İmanı araştırıyorum) diyerek ağaçların, çiçeklerin, insan ve
hayvanların anatomisini incelemekle meşgul olmak haramdır. İman
esasları tahkik edilmez, yani araştırılmaz. Peygamber efendimiz,
(Ahir zamanda, kocakarı gibi itikad edin!) buyurarak, kocakarı
gibi iman etmeyi tavsiye etmiştir. (Deylemi)
İspat ile delil ile iman olmaz. İman, görmeden inanmaktır.
Kur’an-ı kerimde, salihler övülürken, (O müttekiler ki, gayba
inanırlar, namaz kılarlar ve kendilerine verdiğimiz mallardan
[zekat ve her türlü hayır hasenat için] harcarlar) buyuruluyor. (2/3)
İman bilgilerini anlatan derin ilme ilm-i kelam denir. Kelam ilmini,
ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri itikadı öğrenecek ve bunları akıl
ve nakil ile ispat edecek ve sapıklara, dinsizlere anlatacak kadar
okumak farz-ı ayn olup, bundan fazlasını öğrenmek, ancak din
âlimlerine lazımdır. Başkalarına caiz değildir. Başkaları bu ilimle
meşgul olursa, bâtıl yollara kayar, sapıtıp zındık olur. (Hadika)
Âlimler buyuruyor ki
İlm-i kelam ile uğraşıp sapıtmak yanında, büyük günah işlemek
hafif kalır. Ehl-i sünnet itikadını iyi öğrenmeden önce, ilm-i kelam ile
uğraşmanın zararı bilinseydi, kelam ilmi ile uğraşmaktan, aslandan
kaçar gibi kaçınılırdı. (İmam-ı Şafii)
Bid’at ehli ile kelamcıların şahitlikleri kabul değildir. (İmam-ı
Malik)
Kelam ilmi ile uğraşan hep şüphe içindedir, iflâh olmaz. (İmam-ı
Ahmed)
Kelam ilmi ile uğraşan imam olamaz, zamanla dinden çıkar.
(İmam-ı Ebu Yusuf)
Resulullah efendimiz, fıkhı teşvik etti, kelamı yasakladı. (Hadis
âlimleri)
Kelam ilmi ile uğraşanların çoğu zındık olur. (Fetava-i
Bezzâziyye)
Fıkıh öğrenmek her Müslümana farz-ı ayndır. (İbni Abidin)
Tasavvuf sayesinde iman sağlamlaşır. Akıl ile, delil ve ispat ile
kuvvetlenen iman böyle sağlam olmaz. (İmam-ı Rabbani)
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri de buyuruyor ki:
İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği
şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup
olmadığına bakmadan, tasdiktir. Akla uygun olduğu için tasdik
etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut
Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere
itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü iman
parçalanmaz. Hadis-i şerifte, (Dini aklı ile ölçen kadar zararlı
kimse yoktur) buyurulmaktadır. (Taberani)
İman kıymetlidir
Cahil ve âlim herkes, kelam ilmi ile uğraşmayı bırakıp, ilmihal
bilgilerini öğrenmeye çalışmalı; zira fıkıh ilmi zaruri lazımdır.
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(İmanın sermayesi fıkıhtır.) [Deylemi]
(Fıkıh ilmi her Müslümana farzdır.) [İ.Maverdi]
(Dinin temel direği fıkıhtır.) [Beyheki]
Fıkıh ilmi ise, nakli esas alan doğru bir ilmihal kitabından
öğrenilir. Bir Müslümanın, imanını ehl-i sünnet itikadına göre
düzelttikten sonra, imanın gereği olan amellerini ilmihale uygun
yapması gerekir. Ayrıca imanını tehlikeye düşürecek iş ve sözlerden
de uzak durmalıdır. Çünkü iman ne kadar kıymetli ise, zıddı olan
küfür de o kadar kötüdür. İmanı kurtarmak için ibadetleri yapmak ve
haramlardan kaçmak gerekir. Bilhassa küfre düşürücü söz ve
hareketlerden sakınmalıdır. Mesela imanını çok kuvvetli sanan biri,
Allah dostlarından birine düşman olsa veya Allah düşmanlarından
birini sevse, yahut, (Kuşların uçuşunda ilahi şuuru görüyoruz) veya
(Bu iş Allah’ın aklına aykırıdır) dese, yaptığı ibadetler kıymetsiz olur
ve Cehenneme gider. Çünkü küfre düşürücü ifade kullananın imanı
gider. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Öyle bir zaman gelir ki, kişinin imanı gider de haberi
olmaz. Halbuki ondan, gömleğin çıktığı gibi, iman çıkmış olur.)
[Deylemi]
Şeytanın ağlatıp sızlattıkları
Sual: Tarikata bağlı arkadaşlar şeyhlerinden bahsederken
muhabbetlerinden ağlayabiliyorlar, fakat Allahü teâlâdan ve
Peygamber efendimizden bahsederken hiç de böyle bir hâl
içerisinde olduklarını göremiyoruz. Bu durumda, İslamiyet’in ruhuna
aykırı bir durum ortaya çıkmış olmaz mı?
CEVAP
Aykırı olmayabilir. Fakat aykırı olması daha kuvvetlidir. Çünkü
şeytan, dinimizi doğru ve tam bilmeyen, (fıkıh bilmeyen) tarikatçıları
oynatır, ağlatır, zıplatır, cezbeye sürükler.
Size Seadet-i Ebediyyeden aldığım bir menkıbeyi yazıyorum.
Bu haller şeytandan olabilir.
Fârisi Tezkiret-ül-Evliya kitabında diyor ki, İbrahim Ethem
hazretlerine, falanca yerde bir genç var. Gece gündüz ibadet ediyor.
Vecde gelip kendinden geçiyor, dediler. Gencin yanına gidip, üç gün
misafir kaldı. Dikkat etti, söylediklerinden daha çok şeyler gördü.
Kendinin soğuk, hâlsiz, habersiz, gencin ise, böyle uykusuz ve
gayretli hâline şaşıp kaldı. Genci, şeytan mı aldatmış, yoksa hâlis ve
doğru mu diye anlamak istiyordu. Yediğine dikkat etti. Lokması
helalden değildi. Bu hâllerin hep şeytandan olduğunu anlayarak,
genci evine davet etti. Ona helalinden bir lokma yedirince, gencin
hâli değişip, o aşkı, arzusu ve gayreti kalmadı. Genç, İbrahim’e
(Bana ne yaptın?) diye sorunca, (Lokmaların helalden değildi.
Yemek yerken, şeytan da midene giriyordu. O hâller, şeytandan
oluyordu. Helal yiyince şeytan giremedi. Asıl, doğru hâlin meydana
çıktı) dedi.
Sual: Dinimizi, asıl kaynağından öğrenmek için hangi meali ve
tefsiri tavsiye edersiniz?
CEVAP
Kur'an-ı kerimin muhatabı Muhammed aleyhisselamdır. Ona
gelmiştir. Manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve
hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Kur'an-ı kerimi tefsir eden Odur. Doğru
tefsir kitabı da, Onun hadis-i şerifleridir. Din âlimlerimiz, bu hadis-i
şerifleri toplayıp, tefsir yazmışlardır.
Âyet-i kerimeler kısa ve tam tercüme edilemediği için, İslam
âlimleri, tercüme değil, uzun tefsir ve tevillerini bildirmişlerdir.
Resulullahın bildirdiği manalara Tefsir denir. Tefsir, ancak Fahr-i
âlem efendimizin mübarek lisanından, Sahabe-i kirama ve onlardan
Tabiine ve Tebe-i tabiine ve böylece sağlam, kıymetli insanların
söylemesi ile, fıkıh ve kelam âlimlerine gelen haberlerdir. Bundan
başka olan bilgilere tefsir denmez. Müfessir, tefsir kitabı yazan
demek değildir. Müfessir, kelam-ı ilahiden, murad-ı ilahiyi anlayan
derin âlim demektir. Beydavi tefsiri bunların en kıymetlilerindendir.
Bu tefsir kitaplarını da anlayabilmek için, yirmi ana ilmi, iyi öğrenmek
gerekir. Ana ilimlerden biri, tefsir ilmidir. Bu yirmi ana ilmin kolları,
seksen ilimdir.
1986’da İstanbul’da yapılan (Kur'an Tercümeleri
Sempozyumu)nda 1500den fazla tercüme incelendiğinde, birbirini
tutmayan hükümler görüldü. Herkes anlayışına göre tefsir ettiği için,
karşımıza bir korkunç, dehşetli ve vahim manzara çıkmıştır. Halbuki
nakle dayanılsaydı böyle olmazdı. Türkiye’de ilk defa Kur'an
tercüme işini, Cihan Kitabevi sahibi Misak isimli bir Ermeni
başlatmıştır. Maksat dinimizi bozmaktır. Bu oyuna gelinmemeli!
Din fıkıhtan öğrenilir
Bizim gibilerin, tefsirden din öğrenmesi mümkün değildir.
Tefsirden abdestin farzını bile öğrenmemiz mümkün değilken, itikadi
konuları öğrenmemiz nasıl mümkün olur? İslam âlimleri yıllarca
çalışarak, Kur'an-ı kerimden çıkardıkları hükümleri, kitaplara
yazmışlardır. Bir müslüman, hangi mezhepte ise, mezhebine ait
kitapları okur, dinini öğrenir. Zaten her müslümanın, bir ilmihal kitabı
okumakla, dinine ait lüzumlu bütün bilgileri öğrenmesi mümkündür.
Tıp kitabı okuyarak hastalıklara teşhis koymak, tedavi ve
ameliyatlara girişmek milyonda bir ihtimal de olsa belki mümkün
olabilir, fakat Kur'andan din öğrenmek mümkün olmaz. Her işi
ehlinden öğrenmek gerekir. Fıkıh kitaplarını "Tabu" olarak
gösterenler, "Dini Kur'andan, tefsirden öğrenin!" diyenler, eğer cahil
değilseler, din anarşisi meydana çıkarmak için çalışan hain ve sapık
kimselerdir.
Âlimler sapıtınca
İslam âlimleri, fıkıh bilgilerini, âyet-i kerimelerden ve hadis-i
şeriflerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler ancak fıkıh kitaplarından
öğrenilir. Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye
kalkışmak ehli olan için bile nafile ibadet olur. Farz-ı ayn olan fıkıh
kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak caiz değildir.
Zaten müctehid olmayanların, tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi
imkânsızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen 72 fırkanın âlimleri,
tefsirlerden yanlış mana çıkardıkları için sapıttılar. Âlimler sapıtınca,
âlim olmayanların tefsir okuması felaket olur. (Hadika)
İlmihal bilgileri
Sual: Fıkıh, yani ilmihal bilgilerinden önce başka kitap okumak
uygun mudur?
CEVAP
Asla uygun değildir. Fıkıh ilmi ile uğraşmak, yani farzları ve
haramları öğrenmek, her müslümana farz-ı ayndır. Fazlasını
öğrenmek de, farz-ı kifaye olup, çok sevaptır. (Hadika)
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Her müslümanın ilmihal öğrenmesinin farz olduğunu fıkıh
âlimleri sözbirliği ile bildirdi. Bunun için, karı-kocanın hayz ve nifas
bilgilerini öğrenmeleri gerekir. Kocası, hanımına öğretmeli, kendisi
bilmiyorsa, bilen kadınlardan öğrenmesi için izin vermelidir. Kocası
izin vermeyen kadının, ondan izinsiz gidip öğrenmesi gerekir.
(Menhel)
İmam-ı Muhammed’e, mütehassıs olduğu tasavvuf bilgisinde bir
kitap yazmadığını sorduklarında, (Zühd ve takva, ancak, bütün
işlerde İslamiyete uymakla, bâtıl, fâsid ve mekruh sözleşmelerden
sakınmakla elde edilebilir. Bunlar da, fıkıh kitaplarından öğrenilir.
Alış-veriş ve başka sözleşmeleri yapacak kimsenin bunların sahih
ve helal olması şartlarını öğrenmesi gerekir. Bunun için, bu işlerin
ilmihalini öğrenmek her mükellefe farz-ı ayndır. Bu farzın yerine
getirilmesi için, alış-veriş kitabını yazdım) buyurdu. (Hadika)
Önce lüzumlu bilgi
Ehl-i sünnet itikadını ve fıkıh bilgilerini öğrenmeden önce,
Gülistan ve benzeri kitapları okumamalıdır. Fıkıh kitapları yanında,
Gülistan ve benzeri kitaplar lüzumsuzdur. Dinde gerekenleri, önce
okumak ve öğrenmek ve öğretmek gerekir. [Din bilgilerini
öğrenmeden, başka şeyler öğrenenler ve çocuklarına doğru din
bilgisi öğretmeyerek, para kazanmaya uğraşanlar, ne kadar
aldanıyor.]
Kur'an-ı kerimin hakiki manasını anlamak isteyen bir kimse, din
âlimlerinin kelam ve fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır. Bu
kitapların hepsi, Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden alınmış ve
yazılmıştır. Kur'an tercümesi diye yazılan kitaplar, doğru mana
veremez. Okuyanları, bunları yazanların fikirlerine, düşüncelerine ve
maksatlarına esir eder ve dinden ayrılmalarına sebep olur.
Abdest, gusül, teyemmüm, mest, namaz, oruç, zekât, adak,
yemin çeşitleri, hac bilgilerini öğrenmek, fıkıh bilgisi ile mümkündür.
Fıkıh bilgisi de ancak doğru yazılmış bir ilmihalden öğrenilir.
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabında, bir müslümana
gereken bütün dini bilgiler vardır. Hepsi de en kıymetli eserlerden
derlenmiştir. Bu kitabı baştan sona dikkatlice okuyan birisi, dinimizin
bütün emir ve yasaklarını öğrenir. Dinimiz hakkında kâfi bilgiye
sahip olur. Her müslümanın dinimizi çok iyi bilmesi şarttır. Dinini
bilmeyenin dini yoktur. 95. baskısı yapılan, 1248 sayfalık Tam
İlmihali, her müslümanın okuyup, çoluk çocuğuna da okutması
gerekir.
Mahrem bilgiler
Sual: S. Ebediyye'deki hayz, gusül ve evlilikle ilgili mahrem
bilgileri birkaç kişinin birlikte okumaları caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir.
Fıkıh ilmi
Sual: Fıkıh ilminin önemi nedir?
CEVAP
Fıkıh ilmi çok kıymetlidir. Peygamber efendimiz, (Allah bir
kimse için hayır murad etmişse, onu dinde fakih yapar)
buyuruyor. Kelam âlimlerinden sapıtanlar, yanlış yollara sapanlar
çok olmuşsa da; fıkıh âlimlerinden bozuk itikadlı kimseler
çıkmamıştır.
Tefsir dersleri
Sual: Fıkıh ilmi mi yoksa tefsir ilmi mi önemli? Camideki kursa
gidiyorum. Hocamız, lüzumlu iman ve fıkıh bilgisini öğretmeden,
(Tefsir dersleri yapacağız) diyor. Bir Müslümanın, önce tefsir mi
öğrenmesi lazım?
CEVAP
Fıkhı bilmeden dine uymak mümkün olmaz. Çünkü dinin temeli
fıkıhtır. İbni Abidin hazretleri, (Fıkhı öğrenmek her Müslümana farz-ı
ayndır) buyuruyor. (Redd-ül Muhtar)
İmam-ı Gazalî hazretleri, (Fâsık ve bid'at ehli, Kur'anın
manasını anlayamaz) buyuruyor. (İhya) [Bid’at ehli, Ehl-i sünnet
itikadında olmayan, mezhepsiz olan demektir.]
Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayıp, tefsir okumak, caiz
değildir. Zaten, günümüzde tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmek
imkânsızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen 72 fırkanın âlimleri,
tefsirlerden yanlış mâna anladıkları için, sapıttılar. Âlimler sapıtınca,
bizim gibi cahillerin tefsirden ne anlayabileceğimizi düşünmeliyiz!
Doğru yazılmış tefsirleri okuyanlar böyle felakete düşerse, dinde
reformcuların tefsirlerini okuyanın hâlinin çok daha kötü olacağı
aşikârdır.
O hâlde dinimizi doğru olarak yazılmış ilmihâllerden öğrenmek
gerekir.
Bugün 172241 ziyaretçi (516164 klik) kişi burdaydı!

DUYURU PANOSU

SİTEMİZDE ULAŞMAK İSTEYİPTE ULAŞAMADIĞINIZ KONULARI MESAJLA BİLDİREBİLİRSİNİZ.... İSLAMİ BİLGİLER

Video

TR.GG REKLAM

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol